
Dr. Antje ECKEL
CEO
Dr. Eckel
Animal Nutrition GmbH & Co. KG:
“Her şeyin iyi tarafları var. Bu salgın hepimizi test ediyor. Çabukluğun şirketler için ne kadar önemli olduğunu çok açık bir şekilde gösterdi. Bizden hızlı reaksiyonlar istiyor ve inovasyonları inanılmaz bir hızla yönlendiriyor.”
Röportaj: Cemalettin KANAŞ
Avrupa’da cari antibiyotik büyütme faktörleri yasağı Avrupa Komisyonu’nun 2006 yılında aldığı karara dayanıyor. O tarihten bu yana tüketicinin de bilinçlenmesiyle bu kuralın AB dışındaki bölgelere de yayıldığı biliniyor. Ancak bu yasaktan çok daha önce 1994 yılında bu duyarlılıkla yola çıkan ve o tarihten bu yana da aynı şekilde yoluna devam eden Alman bir firma var: Dr. Eckel. Henüz lisans yıllarındayken antibiyotiklerde bir gelecek olmadığını sezen Dr. Antje Eckel, eşi Bernhard Eckel ile birlikte henüz yeni yeni konuşulan antibiyotiklere alternatif bir pazara hizmet etmeye karar vermişler. Distribütör olarak çıktıkları bu yolda 2003 yılında üretim yapmaya başlayan firma, 40’tan fazla ülkede 30’un üzerinde ürün satarak yıllık yaklaşık 20 milyon Euro’luk bir ciroya erişmiş. Ancak henüz distribütörlük yaparken dahi kendi araştırmalarını yapmayı hiç ihmal etmemişler. Sayın Eckel ile firmasının geçmişini, bugününü ve hedeflerini konuştuk. Ayrıca geride kalan 25 yıllık iş hayatının miras bıraktığı altın prensiplere değindik. Uzun zamandır yapmayı planladığım bu röportajda hayvan refahı kavramından, üniversite-sanayi işbirliğinden, inovasyona ayrılan bütçenin öneminden ve tabi ki aktüel gündemi tek başına domine eden Koronavirüs konusundan bahsetme imkânı bulduk.
Sayın Antje Eckel’e sorduğumuz sorular ve aldığımız cevaplar şöyle:
Dr. Eckel'i 1994 yılında Almanya'da kurdunuz ve şimdi 20 ülkede çalışanınız var ve ürünlerinizi birçok ülkeye ihraç ediyorsunuz. Bütün bunlar nasıl oldu? Bize kuruluşunuz ve başarı hikâyenizden biraz bahseder misiniz?
1994 yılında kendi şirketimi kurduğumda, bu daha o zamanlar hala yaygın olarak kullanılan antibiyotik büyütme faktörlerine tepkiydi. Bernhard ve ben Münih Teknik Üniversitesi'nde öğrenciyken tanıştık. İkimiz de ziraat okuduk. Antibiyotiklerde bir gelecek olmadığını o zamanlardan fark etmiştik. O zamana kadar, yem endüstrisinde sadece birkaç kişi bu fikri duymuş ve ondan da azı bunun mümkün olabileceğine inanmıştı. Ama ben başka bir yol olması gerektiğine inanmıştım, Bernhard da öyle. Antibiyotik büyütme faktörlerine alternatif bir pazar olması gerektiğinden emindim ve bu pazara hizmet etmeye karar verdim.
İlk başta, şirketim tek kişilik bir gösteri gibiydi. Ancak çok geçmeden yardıma ihtiyacım olduğunu fark ettim. Bu yüzden kocamı, hayvan beslenme uzmanı olarak iyi ücretli işinden ayrılmaya ve Dr. Eckel’de bana katılmaya ikna ettim - eski işinde aldığı ücretin yarısı karşılığında yaptığı işin iki katını yapması gerekiyordu ve iki çocuklu bir aile için bu bir riskti. Bu teklifi kabul etmiş olmasına hâlen hayret ediyorum. Ancak o şirketin ilk çalışanı oldu ve bu işte bu güne kadarki en önemli ortağım oldu. Bundan sonra şirket yavaş yavaş büyümeye başladı.
ASYA YENİLİKLERE AVRUPALI OYUNCULARDAN DAHA AÇIK
İşe distribütör olarak başladık. Ancak, her zaman yeni ürünlere dair kendi fikirlerimiz vardı ve en başından beri kendi araştırmalarımızı yaptık. Sonuç olarak, 2003 yılında kendiürünlerimizi tanıttık. O zamana kadar, Dr. Eckel'in Almanya ofisinin bulunduğu yer olan sıfır kilometre ofis binamıza taşındık. Gelecekte büyümek için iki yol vardı: Ürünlerimizi satmak için yurt dışına çıkmak ve kendi üretimimizi kurmak. Bizi ikisini de yapmaya karar verdik.

2007 yılında Asya pazarına ilk adımlarını attık. Kısa süre sonra Asya'daki müşterilerin birçok Avrupalı oyuncudan yeniliğe daha açık olduğunu keşfettik. Bugün Asya, Avrupa dışındaki en önemli pazarımız konumunda. Ve 2009 yılında Almanya Niederzissen'deki kendi tesisimizde üretime başladık. Şimdiye kadar tüm ürünlerimizin imalatını Almanya'da gerçekleştirdik. 40'tan fazla ülkede 30'un üzerinde ürün satıyoruz ve yıllık ciromuz yaklaşık 20 Milyon Euro ciro.
25 yıldır devam eden başarımızın temel faktörlerinden biri, piyasanın bir adım önünde olma konusundaki kararlılığımız olduğunu söyleyebilirim. 1994 yılında yaptığımız şey buydu. Aynısını on yıl önce hayvan refahı konusunu daha geniş bir şekilde tanıtmaya başladığımızda tekrar yaptık - beslemede hayvan refahı konusunda 2012'de birincilik ödülünü kazandık. Ve bu anlayışı hayvan refahını sürdürülebilirlik ve kârlılıkla birleştiren çözümlerle bugün de devam ettiriyoruz. .
BAŞARIYI ÇANTADA KEKLİK GÖRMEMEYİ ÖĞRENDİK
Geçen yıl Dr. Eckel’in 25. yıl dönümü haberini yayımladığımı hatırlıyorum. Bu uzun dönemde sizi en çok gururlandıran kararlarınızdan birkaçını söyleyebilir misiniz? Bir işi uzun vadeli sürdürmenin sırrı nedir?
Genel olarak, çok fazla geriye bakmamaya çalışıyoruz, her zaman ileriye bakmayı ve geleceği ele almayı tercih ediyoruz. Ancak 25 yıl boyunca bir iş yürüttüğünüzde, elbette yol boyunca öğrendiğiniz bir dizi ders var ve onları dikkate almak için akıllıca davranıyorsunuz. Muhtemelen bizim için en önemlisi, “Başarıyı asla çantada keklik görme yoksa gizlenen tehlikeleri gözden kaçırabilirsin”. On beş yıl önce bu dersi zor yoldan öğrendik. O zaman portföyümüzde yüzde 60'ın üzerinde pazar payına ulaştığımız bir ürün vardı. Bu ürünü sattığımız tedarikçi işimizden çok memnun kaldı. Biz de memnunduk. Tabi ki, tedarikçimizin şirketi satılıncaya ve şirketin yeni sahibi, dağıtıcıyı, yani bizi, anlaşmadan çıkarmaya ve işi kendi başına yapmaya karar verene kadar. Birkaç gün içinde işimizin üçte birinden fazlasını kaybettik. O zaman için tam bir felaket! Yine de bu deneyim bize üç önemli şey öğretti: 1. Başarı kırılgandır. 2. Her zaman birden fazla seçeneğin olmalı. 3. Güçlü yönlerine odaklan.
Şu anda, dünyanın her yerindeki işletmeler büyük bir zorluk altında. Bu tür dersler, bu gibi zamanlardan geçmemize yardımcı olur, çünkü yeni fırsatları tespit etmemize ve onlara ulaşmamıza imkân tanır.

Yem katkı maddeleri çevre ve hayvan refahı üzerinde oynadığı önemli rol herkesçe kabul ediliyor. Bu iki geniş konu bağlamında ürünlerinizden biraz bahseder misiniz? Ayrıca, başından beri antibiyotik büyütme faktörleri olmaksızın yola çıktığınızı biliyoruz. 2006 yılında Avrupa Komisyonu tarafından getirilen antibiyotik büyütme faktörleri yasağının artılarını ve eksilerini değerlendirebilir misiniz?
2006'da AB'deki antibiyotik büyütme faktörlerinin (AGP) yasaklanması, 1994'ten beri üzerinde çalıştığımız yemde antibiyotiklere alternatif maddeleri kullanma eğilimimizi kesinlikle hızlandırdı. Bugün, dünyanın çeşitli bölgelerinde antibiyotik büyütme faktörleri zaten yasaklanmıştır ve antibiyotik içermeyen üretim stratejileri giderek daha fazla uygulanmaktadır. Endüstriyel standart, sadece yeni düzenlemeler nedeniyle değil, aynı zamanda müşterilerin artık antibiyotik direnci riskini kabul etmediği için de değişti. Yiyeceklerinin güvenli ve sağlıklı olmasını istiyorlar. Aynı zamanda ekonomik olması da lazım.

Dünyanın gelecekteki nüfusu için yeterli gıdaya sahip olacağımızın ve yiyeceğin sağlıklı, besleyici ve insanlar, hayvanlar ve çevre için sürdürülebilir bir şekilde üretilmesini sağlama konusunda muazzam zorluklarla karşı karşıyayız. Hayvanların refahı, gelecekteki başarılı hayvan üretiminin anahtarıdır. Ve bu önce yemle başlar. Bizim ürünlerimiz tam de burada devreye giriyor: kârlılık, sürdürülebilirlik ve hayvan refahını uzlaştırmayı amaçlayan çözümler. Bunu nasıl yapıyorlar? Size iki örnek vereceğim. Birinci örnek tavukla ilgili. Kümes altlığının kuru tutulması, kanatlı yetiştiricileri için birçok etkisi olduğundan kritik önem taşır. Ürünümüz Anta®Phyt, sindirim sistemine etki ederek altılık içerisindeki kuru madde içeriğini arttırır. Bu, daha temiz hayvanlar, daha az ayak tabanı lezyonları ve daha iyi hijyen, yönetim ve hava kalitesi anlamına gelir. Hayvanlar ve çiftçiler için net bir kazan-kazan durumu... İkinci olarak sağmal ineklerin durumunu ele alalım. Burada, aynı katkı maddesi sütteki somatik hücre sayısını azaltıyor. Avrupa'da ünlü bir akademik kurumun yürüttüğü yeni bir araştırma, somatik hücre sayısını önemli ölçüde azalmasının sütte önemli bir kalite göstergesi olduğunu gösterdi. Somatik hücrelerdeki bu azalma, hayvanların sağlık durumunun iyileştirildiğinin açık bir kanıtıdır. Bunun çiftçinin süt için aldığı fiyatı artırdığı, veterinerlik ve ilaç maliyetlerini azalttığı, süt ineklerinin sağlığını daha iyi duruma getirdiği ve tüketicilere daha sağlıklı ve daha iyi bir ürün sunduğu gayet açık.
Birçok ülkede, üniversite-sanayi işbirliği popüler konulardan biri. Üniversiteler ve araştırma enstitüleri ile nasıl bir etkileşiminiz var? Alman hükümeti de bu süreçte destekleyici bir rol oynuyor mu?
Dünyanın dört bir yanındaki birçok üniversite ve araştırma enstitüsü ile kurduğumuz iyi ve köklü ilişkiler için minnettarız. Onların uzmanlıklarına ve deney olanaklarına ve bilgi ve fikir alışverişine güveniyoruz. Bu alışverişi desteklemek için genellikle uluslararası çalışma programları veya değişim organizasyonları aracılığıyla bize gelen stajyerler ve öğrenciler oluyor. Hükümetimiz de inovasyonu ve araştırmayı desteklemektedir ve yenilikçi araştırma projelerimiz için birkaç kez bölgesel ve ulusal fonlardan ve AB fonlarından yararlandık. Araştırma çalışmalarımız defalarca ödül aldı, ancak daha geçen aylarda bilimin en büyük destekçilerinden biri olan “Stifterverband” tarafından dördüncü kez “Araştırma-İnovasyon” mührüne layık görüldük.
DİSTRİBÜTÖRLÜK YAPARKEN DAHİ AR-GE’YE KAYNAK AYIRDIK
Her yıl gelirinizin %10'undan fazlasını inovasyon yatırımlarına ayırdığınızı söylüyorsunuz. Bu oldukça yüksek bir oran. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz? Bu yatırımın size geri dönüş hızı nasıl?
İşimizin başlangıcından itibaren kendi Ar-Ge çalışmalarımıza yatırım yaptık. Başlangıçta gerekli değildi, başlangıçta sahip olduğumuz distribütörlük işi için bu gerekmiyordu. Fakat biz araştırma yapmaktan hep keyif aldık. Ve bu biraz olsun değişmedi.
Meraklıyız, fikirlerimiz var ve bunları müşterilerimiz için doğru çözümlere dönüştürmeyi seviyoruz. Sloganımız 'Dinle, düşün, yenilik yap'. Bunlar müşterilerimizi anlamamızı ve onlara gelecekteki işleri için en uygun ürünleri sunmamızı sağlayan üç adım. Bu bizim "uzun vadeli, sürdürülebilir kurumsal başarıya odaklanmış ve yeniliklerimizle pazarı geliştirmeyi hedefleyen bir öncü" şeklinde ifade ettiğimiz kimliğimizin bir parçası.

Elbette, uzun yıllar boyunca geliştirdiğimiz her şey, en azından çıktı açısından, başarılı olmuş değil. Fakat yapılan yatırımlar yine de her zaman faydalı olmuştur. Çünkü denemek zorundasın. Gelecekte işinizi destekleyecek şeyleri keşfetmenin tek yolu bu. Bunun için altyapı kadar cesarete de ihtiyacınız var. Her yıl inovasyona yatırım yapma nedenimiz bu. Ve sizi temin ederim ki önümüzdeki yıllarda bizden daha fazla inovasyon almanızı sağlayacağız. Temsil ettiğimiz düşünce de, başarılı olduğumuz ve tutkuyla bağlı olduğumuz konu da budur.
Pazar payınızın görece yüksek olduğu pazarlar hangileri? Yakın gelecekte hangi pazarlara açılmayı planlıyorsunuz?
Büyük pazarlarımız Avrupa ve Asya'da bulunuyor, Orta Doğu ve Güney Amerika bu ikisine arkadan yetişiyor ve Afrika da büyük potansiyele sahip bir pazar olarak gelişimini sürdürüyor. Yani tabi ki yüksek ilgi görüyorlar. Fakat her bir pazarın her zaman talepleri doğrultusunda dikkate alınması gerekir. AB'de nispeten doymuş bir pazar var. Şu anda fiyatlar ve aynı zamanda daha sorumlu, sürdürülebilir tüketim ve özellikle daha fazla hayvan refahı ve daha sorumlu üretim yöntemleri hakkında birçok tartışma var.

Güneydoğu Asya veya Afrika gibi diğer bölgelerde, birincil endişe genellikle tüm nüfus için yeterince güvenli ve iyi gıda üretebilmek, işlemek ve tedarik edebilmektir. Ancak aynı zamanda gıda kalitesi konusunda çok yüksek bir farkındalığa da sahipler ve Avrupa standartları buralarda da gittikçe daha fazla uygulamaya sokuluyor.
Bizim için gelecekteki en büyük potansiyel belirli bir bölgede değil, belirli bir talepte yatmaktadır. İlgili pazarlardaki müşterilere sorunları için çözümler sunmak önemli olacaktır. Yakın zamana kadar, hayvan refahı niş bir kavram olmuştur, şimdi ise bir mega trend haline geliyor. Artan taleplerden kaynaklanan sorunlara çözümler sunabiliyoruz.

KORONA ÖNCESİNDEN DAHA YOĞUN BİR TALEP VAR
Devam eden Koronavirus salgını, küresel yem katkı pazarını fiyatlar ve tedarik zincirleri açısından nasıl etkiledi?
Şu anda bir yanda ham madde ve mal sıkıntısı, diğer yanda lojistikte darboğazlar görüyoruz. Her ikisi de yüksek fiyatlara yansımış durumda. Küresel sıkıntıların ana nedeni, üretimin odak noktasında yaşanan kayma. Çin'deki üretim tesisleri birkaç hafta boyunca kapatıldığından, her şey Avrupa pazarında yoğunlaştı. Ham maddelerimizin çoğunu zaten Avrupalı tedarikçilerden alıyoruz ve bu durumun böyle zamanlar için artı olduğu ortaya çıkmış oldu. Ancak yerel pazarın daha fazla baskı altında olduğunu görüyoruz. Buradaki paradoks, bazı ham maddelere olan genel talebin gerçekten azalmış olması çünkü bizimkiyle aynı emtiaya dayanan bazı endüstriler haftalardır üretimden çıkmış durumda. Yani normalde piyasada üretim yapanlar için yeterli kadar olur düşünürsünüz. Ancak birçok ham madde tedarikçisi üretimi azaltmaktan ziyade tesislerini tamamen kapatmayı tercih etti. Aynı şey kamyon ve gemilerde de oldu. Bu elbette nakliye ve konteyner alanı elde etmeyi daha zor ve maliyetli hale getiriyor.
Kendi ham madde stoklarımızı büyük ölçüde artırarak buna karşı koyuyoruz ve müşterilerimize siparişlerini erken vermelerini öneriyoruz. Bu şekilde tüm müşteri siparişlerinin ulaştırılmasını her zaman sağlayabiliriz. Ayrıca üretimimizi de esnek bir şekilde ayarlayabiliriz, çünkü şu anda çok yoğunuz. Talep, Korona öncesinden daha yüksek.
Gördüğünüz gibi, her şeyin iyi tarafları var. Bu salgın hepimizi test ediyor. Çabukluğun şirketler için ne kadar önemli olduğunu çok açık bir şekilde gösterdi. Bizden hızlı reaksiyonlar talep ediyor ve inovasyonları inanılmaz bir hızla yönlendiriyor. Neyse ki, Dr. Eckel olarak, dijitalleşmeyi birkaç yıldır müşterilerimizin yararına nasıl kullanabileceğimiz konusuyla ilgileniyoruz. Bu sayede neredeyse şirketin tamamını birkaç saat içerisinde home office sistemine taşımak ve müşteri hizmetlerimizi dijital bağlantılara dönüştürmek için sadece küçük bir adım yeterli oldu. Son zamanlarda müşterilerimiz için yeni bir web seminerleri dizisi oluşturduk ve geri bildirimler çok olumlu ve umut vericiydi.
Ve bu zorlu zamanlarda bir başka bir iyi haberim daha var. Tüm bu Korona önlemlerinin arasında, başarılı ve sorunsuz bir şekilde yeni bir ERP sistemine geçtik. Müşterilerimiz tüm değişim boyunca olağan hizmetlerini aldı ve tüm siparişlerimiz zamanında çıktı. Yeni bir ERP sistemi uyguladığınızda, çoğu zaman size destek olmak için genellikle danışmanınız sahada olur. Ama bu elbette mümkün değildi, bu yüzden her şeyi sanal olarak yapmak zorundaydık. Ve Almanya'da yeni bir ERP sistemini tamamen dijital olarak uygulayan ilk ekip biz olduk.
Kapanış kabilinden eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu gibi zamanlarda ne kadar savunmasız olduğumuzu görüyoruz - işlerimiz, uluslarımız ve özellikle küresel ağlarımız. Ancak bununla birlikte, doğru hamleler ve kararlar almanın getirdiği büyük imkânları da görüyoruz. Meydan okumaları kabul etmek bize bağlı. Size bir hususta teminat verebilirim: Dr. Eckel ekibimiz cesaret ve inovatif güçle öncülük etmeye devam edecek, böylece bu krizden müşterilerimizin çıkarları ve refahı için yeni fikirler ve harika çözümler ortaya çıkacaktır.