Avrupa Birliği’nin Kurtarma ve Dayanıklılık Aracı (RRF), üye ülkeler genelinde iklim eylemini ve sürdürülebilirliği desteklemeyi amaçlıyor. Ancak son raporlar, RRF’nin iklim hedeflerine ulaşmadaki etkinliği konusunda endişelere yol açarken, önemli sorunların devam ettiğini ortaya koyuyor. Raporun bulgularını değerlendiren bu makale, raporun AB’nin yeşil dönüşümüne muhtemel etkilerini inceliyor.
Avrupa Birliği (AB), 2030 yılına kadar iddialı iklim hedefleri belirleyerek ve 2050 yılına kadar karbon nötrlüğü için çabalayarak iklim değişikliğine karşı küresel mücadeleye liderlik etme sözü verdi. Bu taahhüdün merkezinde, üye devletlerin COVID-19 salgınından kurtulmalarına yardımcı olmak ve aynı zamanda iklim çalışmalarına önemli yatırımlar yapılmasını sağlamak amacıyla 2020 yılında uygulamaya konulan Kurtarma ve Dayanıklılık Aracı (RRF) yer alıyor. 700 milyar Euroluk kredi ve hibe tahsis eden RRF, her üye devletin fonlarının en az %37›sinin yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir toplu taşıma dahil olmak üzere yeşil dönüşüm projelerine yönlendirilmesini zorunlu kılmıştı.
Ancak bu yatırımların uygulanması ve izlenmesi, rapor edilen harcamaların doğruluğu ve şeffaflığı konusunda endişelere yol açtı. AB daha yeşil bir ekonomiye doğru yol alırken, iklimle ilgili harcamaların değerlendirilmesi, AB’nin çevresel taahhütlerini ne kadar etkili bir şekilde yerine getirdiğini anlamak açısından kritik önem arz ediyor.
AVRUPA SAYIŞTAYININ (ECA) BULGULARI
Avrupa Sayıştayı (ECA) kısa bir süre önce AB’nin yeşil dönüşümünü ilerletmede Kurtarma ve Dayanıklılık Fonu’nun (RRF) etkinliğini inceleyen özel bir rapor yayınladı. Üye devletlerin COVID-19 salgınından kurtulmaları için toplam 648 milyar Euroluk bir kaynak sağlayan RRF, fonların en az %37’sini iklim eylemine ayırmayı hedefliyor. Ancak ECA’nın analizi, rapor edilen harcamaların doğruluğu konusunda ciddi şüpheler uyandırdı ve ülkelerin taahhütlerini olduğundan fazla gösterdiklerini ortaya koydu. Denetçiler, fazla tahminlerin en az 34,5 milyar Euro’ya ulaşabileceğini tahmin ederek, iklim hedeflerine planlanan ve gerçekleşen katkılar arasında önemli bir uçurum olduğunu vurguladı.
ECA raporunun en önemli bulgularından biri, RRF tarafından finanse edilen projelerin iklim hedefleri üzerindeki etkisinin değerlendirilmesine yönelik katı gerekliliklerin bulunmaması. Raporda, “Mevzuatta, Programın AB’nin iklim hedeflerine katkısını değerlendirmek ya da fiili harcamaları raporlamak için herhangi bir gereklilik bulunmamakta, bu da paydaşlar için uygunluğu sınırlamaktadır.” denildi. Bu hesap verebilirlik eksikliği, üye devletlerin şüpheli projeleri “yeşil” olarak etiketlemesine imkân tanıyarak RRF’nin iklim girişimlerinin güvenilirliğini zedeliyor. Örneğin, ülkelerin personel maaşları ve BT sistem yükseltmeleri gibi harcamaları iklim dostu olarak sınıflandırdığı ortaya çıktı. Bu da sınıflandırma sisteminin güvenilirliği ve bu projelerin gerçek faydaları konusunda endişelere yol açıyor.
Ayrıca ECA, iklim harcamalarının takibinin genellikle yaklaşık değerler içerdiğini ve bunun da sürdürülebilirliğe katkıları konusunda yanıltıcı değerlendirmelere yol açtığını vurguladı. Raporu yöneten denetçi Joelle Elvinger, “Yöntem sonuçta yeşil dönüşüme doğrudan ne kadar para gittiğine dair çok az gösterge sunuyor.” dedi. Raporun sonuçları, AB’nin iklim hedeflerini etkili bir şekilde desteklemelerini sağlamak için finansman araçlarının tasarım ve uygulamasında önemli iyileştirmeler yapılması çağrısında bulunuyor. Avrupa 2030 ve 2050 yıllarına kadar iddialı iklim hedeflerine ulaşmaya çalışırken, fonların kullanımında şeffaflık ve hesap verebilirlik ihtiyacı giderek daha önemli hale geliyor.
RAPORDAKİ TUTARSIZLIKLARIN DÖKÜMÜ
Kurtarma ve Dayanıklılık Fonu (RRF) kapsamında iklimle ilgili harcamaların raporlanmasındaki tutarsızlıklar, Avrupa Sayıştayı (ECA) tarafından tespit edilen birkaç temel sorundan kaynaklanıyor. Bunların başında üye devletlerin projeleri “yeşil” olarak sınıflandırmak için kullandıkları muğlak kriterler geliyor. Örneğin ECA, çeşitli harcamaların çok az çevresel faydası olmasına ya da hiç olmamasına rağmen iklim eylemine katkıda bulunuyormuş gibi rapor edildiğini tespit etti. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, Hırvatistan su tedarik sistemine yönelik bir dijitalleşme projesini %40 iklim katkısı olarak etiketlemiş, denetçiler ise bu iddiayı temelsiz bularak projenin %0 olarak derecelendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Bu tür örnekler, ülkeler arasında AB hedeflerini karşılamak için tanımları esnetme ve harcamalarını yanlış beyan etme yönündeki rahatsız edici eğilimi gösteriyor.
Ayrıca, değerlendirme sürecindeki standardizasyon eksikliği bu tutarsızlıkları daha da kötüleştiriyor. ECA’nın raporu, birçok üye devletin projelerinin iklim katkılarını değerlendirmek için tutarsız metodolojiler kullandığını belirtti. Sonuç olarak, rapor edilen rakamlar önemli ölçüde değişebilmekte ve bu da iklim harcamalarının şişirilmiş tahminlerine yol açıyor. Denetçiler, Portekiz’in toplu taşımaya yaptığı bir yatırım gibi yeşil olarak etiketlenen bazı projelerin, inşaat sırasında ortaya çıkan emisyonları hesaba katmadığını ve projenin genel çevresel etkisinin belirsiz olduğunu kaydetti.
Ayrıca ECA, RRF’yi yöneten kapsayıcı raporlama sistemini de eleştiriyor. Mevcut sistem, üye devletlerin harcamaların belirli iklim hedefleriyle nasıl örtüştüğü konusunda sınırlı detay vermesine izin vererek, rapor edilen harcamalar ile gerçek sonuçlar arasında bir kopukluğa yol açıyor. Bu şeffaflık eksikliği sadece AB’nin iklim girişimlerinin güvenilirliğini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda paydaşların hükümetleri harcamalarından sorumlu tutma becerilerini de engelliyor. Joelle Elvinger’in vurguladığı gibi, mevcut yöntem “nihayetinde yeşil dönüşüme doğrudan ne kadar para gittiğine dair çok az gösterge sunuyor.” Bu tutarsızlıkların giderilmesi, RRF’ye olan güvenin yeniden tesis edilmesi ve AB’nin iklim hedeflerinin etkin bir şekilde desteklenmesinin sağlanması açısından hayati önem taşıyor.
BU NEDEN ÖNEMLİ: AB İKLİM HEDEFLERİ ÜZERİNDEKİ MUHTEMEL ETKİ
Raporlamadaki tutarsızlıklar ve Kurtarma ve Dayanıklılık Aracı (RRF) kapsamındaki iklim harcamalarının potansiyel olarak fazla gösterilmesi, AB’nin iddialı iklim hedeflerine ulaşma kabiliyeti konusunda önemli endişelere yol açıyor. Avrupa Sayıştayının raporunda da belirtildiği üzere, AB’nin yeşil dönüşüm girişimlerinin güvenilirliği, fonların nasıl tahsis edildiği ve değerlendirildiği konusunda netlik ve hesap verebilirlik konusundaki eksiklikler sebebiyle tehlikeye giriyor. Üye devletler harcamalarını yanlış bildirmeye devam ederse, RRF’nin iklim eylemi üzerindeki gerçek etkisi ciddi şekilde baltalanabilir ve sonuçta AB’nin 2050 yılına kadar karbon nötrlüğü ve 2030 yılına kadar önemli emisyon azaltma hedeflerini tehlikeye atabilir.
Dahası, sonuçlar rakamların ötesine uzanıyor. Bu durum, iklim politikaları için kamu algısını ve siyasi desteği etkileyebilir. Vatandaş ve paydaşların, hükümetlerin iklim katkılarını doğru bir şekilde temsil etmediklerini düşünmeleri durumunda, bu durum şüpheciliğe ve yeşil dönüşüm sürecinin tamamına olan güvenin azalmasına yol açabilir. Sonuç olarak, gelecekteki iklim girişimlerine yönelik kamuoyu desteği azalabilir ve AB’nin daha fazla çevre projesi için gerekli finansmanı ve siyasi iradeyi sağlama kabiliyetini engelleyebilir.
Süregelen iklim krizi ışığında riskler özellikle yüksek. Doğru raporlama ve kaynakların etkin tahsisi, sera gazı emisyonlarının azaltılmasında ve sürdürülebilirliğin teşvik edilmesinde somut bir fark yaratabilecek projelerin uygulanması için çok önemli. ECA’nın da belirttiği gibi, fonların nasıl kullanıldığına dair net göstergeler olmadan, RRF’nin amaçlanan iklim hedeflerine ulaşmadaki etkinliğini ölçmek giderek zorlaşıyor. Bu durum, yenilenebilir enerji, altyapı iyileştirmeleri ve düşük karbon ekonomisine başarılı bir geçişi destekleyen diğer kritik alanlara gerekli yatırımların yapılmasını geciktirebilir. Sonuç olarak, bu raporlama tutarsızlıklarının ele alınması sadece AB’nin iklim stratejisinin bütünlüğü için değil, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik daha geniş küresel çabalar için de gerekli.
KOMİSYONUN CEVABI VE SAVUNMASI
Avrupa Sayıştayı (ECA) tarafından ortaya konulan bulgulara cevaben Avrupa Komisyonu, Kurtarma ve Dayanıklılık Fonu’nun (RRF) yönetimine ilişkin yaklaşımını savundu. Komisyon sözcüsü Komisyon’un yeşil projelere önemli miktarda kaynak aktardığını vurgulayarak “COVID-19 fonu iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yatırımların kolaylaştırılmasında çok önemli bir rol oynamıştır” dedi. Komisyon, AB’nin iklim hedefleriyle uyumu sağlamak için üye devletlerin planlanan harcamalarını kapsamlı bir şekilde incelediğini ileri sürüyor.
Komisyon denetçilerin endişelerini kabul etmekle birlikte, mevcut metodolojisinin finanse edilen projelerin iklim katkılarını değerlendirmek için yeterli doğruluğu sağladığını savunuyor. Yeşil harcamaların ölçülmesi için daha sıkı kuralların uygulanmasının aşırı bürokrasi getirebileceğini ve gelecekteki finansman çabalarını zorlaştırabileceğini öne sürüyor. Komisyon diğer yandan, 100 binden fazla evde enerji verimliliğini artırmayı amaçlayan önemli Yunan projesi gibi RRF tarafından finanse edilen etkili iklim girişimleri örneklerine de dikkat çekiyor. Bu durum, farklılıklar olsa da, vurguyu takdir edilmeyi hak eden başarılı projelerin de olduğu konusuna getirmek istiyor.
Komisyon ayrıca, acil toparlanma ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda yeşil dönüşümü teşvik etmek üzere tasarlanmış geçici bir araç olarak RRF’nin önemini vurguluyor. Komisyon bu başarıların altını çizerek, ECA tarafından tespit edilen zorluklara rağmen, RRF’nin genel çerçevesinin AB’nin iklim eylemi ve ekonomik toparlanmaya yönelik daha geniş stratejisinin hayati bir bileşeni olmaya devam ettiği konusunda paydaşlara güven vermeyi hedefliyor. Ancak denetçilerin de belirttiği gibi, raporlama uygulamalarının açıklığı ve hesap verebilirliği konusunda iyileştirmeler yapılmadığı takdirde, tüm yeşil dönüşüm girişiminin güvenilirliği tehlikede.
OLUMLU UYGULAMALAR VE SAMİMİ YEŞİL GİRİŞİMLER
AB’nin yeşil harcamalarını çevreleyen eleştirilere ve Avrupa Sayıştayı tarafından dile getirilen endişelere rağmen, Kurtarma ve Dayanıklılık Aracı (RRF) aracılığıyla finanse edilen etkili iklim girişimlerinin kayda değer örnekleri de var. Bu başarılı projeler, üye devletlerin AB’nin iklim hedeflerine uyum sağlarken yeşil dönüşüme nasıl gerçekten katkıda bulunabileceklerine dair olumlu örnekler teşkil ediyor.
Denetçiler tarafından vurgulanan bu tür girişimlere verilebilecekler örneklerden biri, Yunanistan’da 100 binden fazla evde enerji tasarrufu önlemlerine yapılan önemli bir yatırım. Enerji verimliliğini arttırmayı ve karbon ayak izlerini azaltmayı amaçlayan 1.25 milyar Euroluk bu plan, çevresel sürdürülebilirlik konusunda açık bir kararlılık ortaya koyuyor. Bu projenin başarısı, fonlar düşünceli ve şeffaf bir şekilde tahsis edildiğinde dönüştürücü etki potansiyelini gözler önüne seriyor. Diğer kayda değer örnekler arasında güneş ve rüzgâr çiftlikleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar ve elektrikli araç şarj altyapısının genişletilmesi yer alıyor. Sadece sera gazı emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunmakla kalmayan bu projeler, aynı zamanda istihdam yaratarak ve yeşil teknolojileri teşvik ederek yerel ekonomileri de canlandırıyor.
Ayrıca denetimler, üye devletler arasında iklimle ilgili harcamaların raporlanmasında şeffaflık ve hesap verebilirliğin önemini vurgulayan etkili uygulamalar tespit etmiş bulunuyor. AB, projelerin gerçekten yeşil olmasını sağlayarak ve iklim hedefleri üzerindeki etkilerini değerlendirerek kamuoyunun güvenini artırabilir ve yeşil dönüşüme verdiği önemi gösterebilir. İleriye dönük olarak, AB ve üye devletlerinin bu başarıların üzerine inşa etmeleri, sağlam izleme sistemleri uygulamaları ve geçmişteki yanlış adımlardan ders çıkarmaları büyük önem taşıyor. AB, ancak samimi çabalar ve etkili iklim eylemine öncelik verilmesi yoluyla iddialı iklim hedeflerine ulaşmayı ve vatandaşları için sürdürülebilir bir geleceği teşvik etmeyi umabilir.
"GELECEĞE YÖNELİK ÖNERİLER"
Yeşil dönüşümün desteklenmesinde Kurtarma ve Dayanıklılık Fonu’nun (RRF) etkinliğini ve şeffaflığını arttırmak için Avrupa Sayıştayı’nın bulgularından çeşitli tavsiyeler ortaya çıkıyor. Bu önerilerin başında Avrupa Komisyonu’nun iklimle ilgili harcamaları takip etmek için daha kesin bir metodoloji benimsemesi geliyor. Denetçiler, gelecekteki finansman araçları kapsamında iklim harcamalarının tahmin edilmesinin iyileştirilmesinin çok önemli olduğunu vurguladılar. Komisyon, finanse edilen projelerin iklim üzerindeki etkisini değerlendirmek için standartlaştırılmış kriterler uygulayarak, bu projelerin AB’nin iklim hedeflerine katkılarını daha iyi değerlendirebilir. Bu yaklaşım, fonların nasıl kullanıldığına dair netlik sağlayacak ve paydaşlara karşı hesap verebilirliği teşvik edecektir.
Ayrıca, yeşil dönüşüm tedbirlerinin performansının daha iyi izlenmesine yönelik acil bir ihtiyaç söz konusu. Mevcut sistem, harcama ve etkinin olduğundan fazla tahmin edilmesine yol açabilecek yüksek düzeyde bir yaklaşım içeriyor. Finanse edilen her bir girişim için net kilometre taşları ve performans göstergeleri oluşturulması, ilerlemenin daha iyi izlenmesine ve sonuçlar hakkında daha doğru raporlama yapılmasına imkân verecektir. Ayrıca, iklim harcamalarının ve sonuçlarının iletişiminin iyileştirilmesi hayati önem taşıyor. Komisyonun finanse edilen projelerin başarılarını ve etkilerini şeffaf bir şekilde ortaya koyan ayrıntılı raporlar sunması gerekiyor. Bu tedbirler kamuoyunun AB’nin yeşil girişimlerine olan güvenini güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda üye devletleri kurtarma planlarında etkili iklim eylemlerine öncelik vermeye teşvik edecektir.
SONUÇ: AB’NİN YEŞİL GELECEK İÇİN ÖNÜNDEKİ YOL
Avrupa Sayıştayının raporu, AB üye devletleri arasında iklim harcamaları konusunda toplam 34,5 milyar Euroluk fazla tahminlere varan önemli raporlama tutarsızlıkları olduğunu ortaya koyuyor. Bu bulgular, Kurtarma ve Dayanıklılık Fonu’nun iklim hedeflerine ulaşmadaki etkinliği konusunda şüphe uyandırıyor. AB iklim gündemini ilerletirken bu tutarsızlıkların ele alınması büyük önem taşıyor. Yeşil harcamaların kesin ve şeffaf bir şekilde izlenmesine yönelik güçlü bir taahhüt, AB’nin küresel iklim çabalarındaki liderliğini korumak için elzem.