
Yem endüstrisindeki temel süreçler olan öğütme, karıştırma, peletleme zaman içinde değişmeden kalsa da; bu üretim süreçlerinde hassasiyet ve verimlilik ile yüksek kalitede ürünler elde edilmesi üzerine giderek daha fazla vurgu yapılıyor. Bu gelişme baskısı, yem endüstrisinin bugün karşı karşıya kaldığı büyük zorluklarla başa çıkması için çok önemlidir. Şu andaki sorunların çoğunluğu; içerikler -ya da daha somut söylemek gerekirse- gıda işleme, yağ çıkarma ya da biyo-yakıt endüstrilerinden gelen yan ürünler etrafında dönmektedir. Yüksek kalitede içeriğin sürekli olarak sağlanmasına yönelik zorluklar, tesisin yapılandırılması ve yem formülasyonlarındaki değişikliğe adapte olabilme yeteneğine de ihtiyaç olunca daha da karmaşık hale gelmektedir. Bu yüzden, ekipman üretimi ve yem üretim operasyonlarında sürekli olarak mevcut üretim süreçlerini geliştiren ve iyileştiren çözümler aranmaktadır. Fakat yem değirmenleri uzun süre kullanılmak üzere tasarlandığından süreç akışında esneklik payı düşük olmakta ve yeni teknolojilere adaptasyonda zorluk yaşanmaktadır. Yeni yapılan tasarımlarda ise yeni yem üretimi teknolojilerinin sürece dâhil edilmesine yönelik fırsatlara imkân tanınmaktadır. Bu yüzden de yeni bir yem değirmeninin maliyeti, şirketlerin yüklenmek istemeyecekleri kadar yüksek olabilmektedir. Bununla birlikte; otonom sistemlerin geliştirilmesi, içerik kalitesinin hızlı şekilde tespit edilmesi ve öğütme ve peletleme için kullanılan ekipman üzerindeki değişiklikler sayesinde yüksek kaliteli bir ürünün elde edilebilmesi adına verimlilik ve hassasiyet sağlanabilmektedir.
Yem üretim süreçleri ve yem formülasyonuyla bağlantılı maliyet göz önünde bulundurulduğunda en büyük iyileştirme fırsatının veri yönetimi ve analizi alanında bulunduğu görülebilir. İzlenebilirlik konusundaki idari düzenlemeler ve tüketici taleplerine karşılık vermek adına, birçok değirmen otomasyon sistemlerini uygulamaya koymuştur. Bu da hassasiyet; materyal yığının izlenmesi, içeriğe yapılacak eklemelerde barkod okuyucuların kullanılması ve süreç verilerinin özetlenmesi alanlarında iyileşmeyi beraberinde getirmiştir. (Stark, 2014). Bunun yanında, programlanabilir mantıksal bilgisayar (PLC) ve değişken frekans sürümü (VFD) kontrolörleri; harmanlama sırasında katkı maddelerinin eklenmesinde hassasiyetin artırılması için artık kullanılabilmektedir. Her partide katkı maddelerinin doğru miktarda eklendiğinin kontrol edilebilmesi, kalite güvencesi programının optimize edilmesinin yollarından biridir. Otomasyon sistemleri ayrıca zamana karşı belirlenen hedeflere ulaşılmasının sağlanması için, yem değirmeni yöneticilerinin her bir yem partisi üretildiğinde içeriğe eklenen tüm maddeler ve her hazne için tek tek istatistiksel süreç kontrolü (SPC) analizini gerçekleştirmesine imkân sağlar. Entegre ve ticari bir yem değirmeninde yeterli içeriğin eklenmesinde başarısız olunması durumunda hayvan performanslarında düşüş ve bunun sonucunda da müşteri kaybı söz konusu olur. İçeriğin gerekenden fazla eklenmesi durumunda ise söz konusu materyal azalır. SPC programının ürettiği veriler ayrıca ana ve yardımcı içeriklerin kullanılma miktarında hassasiyetin iyileştirilmesi adına ekipmanın güncellenmesi konusunda verilecek kararlara yardımcı olur. Yem değirmenleri, giderek daha fazla sürecin otomasyon sistemleriyle izlenmesi ve kontrol edilmesiyle genişlemekte ve süreç değişikliklerini başlatmayı ya da takip etmeyi arzu eden yöneticilere daha fazla veri sunmaktadır.
Hassas yem üretimi, hayvan performansının optimize edilmesi adına hayati bir adımdır. Yem karışımının formül özelliklerini karşılayacak şekilde üretilmesinin sağlanmasıyla, kullanım öncesinde hangi besleyicilerin ne oranda bulunduğunu bilinmesi garanti altına alınmaktadır. Bu sebeple, ürün alınmadan önce içerik kalitesinin ölçülmesi fayda sağlar. Bu durum, endüstrinin yan ürünü gibi içeriklerde besleyici payının ve kalitesinin çok değişken olmasından dolayı özellikle önemlidir. Buradaki zorluk, teslim alınan içerikteki besleyici kompozisyonunu belirlemek için kısıtlı zamana sahip olunmasıdır. Bununla birlikte, söz konusu sonuçları almak için gereken zamanı azaltan yeni teknolojiler ortaya çıkmaktadır. Yakın kızılötesi spektroskopi (NIR) teknolojisi; işlemden geçtikleri sırada içeriklerin nem, protein, lif ve yağ oranlarını ölçmek suretiyle, bir tesiste içerik kalitesinin değerlendirilme tarzını dönüştürme potansiyelini taşımaktadır. (Stark, 2014). NIR teknolojisinin sağladığı diğer avantajlar arasında; numune hazırlamanın en aza inmesi, yüksek hassasiyet, düşük numune maliyeti ve kimyasal madde kullanılmaması ve atık üretilmemesi de sayılabilir. (Eubanks, 2013). Bu bileşenlerin ölçülmesi, içeriklerin kalitesinin anlaşılması bakımından önem taşısa da uygun şekilde harekete geçilmemesi durumunda herhangi bir ekonomik değer oluşturmazlar. Diyet formülasyonundaki ekonomik avantaj; içeriklerdeki enerji (ME ve NE) ve aminoasit kompozisyonunun öngörülmesi ve daha sonra içeriklerin besleyici değerlerine göre ayrılarak en düşük maliyetli formülasyonun elde edilmesini sağlayan eşitliklerin şirket tarafından geliştirilebilmesi imkânına bağlıdır. (Stark ve Jones, 2015).
İçerik değerlendirme yöntemlerindeki gelişmeye ek olarak, ham materyalin öğütülme şekillerinde de önemli ölçüde iyileşme söz konusudur. Hem valsli hem çekiçli değirmenle üzerinde yapılan değişikliklerle verim artırılmaktadır. Normalde, yem değirmeni için öğütücü tipi seçilirken elektrik, iş gücü ve bakım gibi işletme masrafları ile sermaye yatırımı göz önünde bulundurulmalıdır. (Heimann, 2014). Bununla birlikte, öğütme sistemleri arasındaki fark, teknolojik gelişmeler sayesinde en aza indirilmiştir. Örneğin, eskiden valsli değirmen kullanmanın dezavantajlarından biri ekstra bakım gerektirmesiydi fakat geliştirilen otomasyon sistemleri sayesinde valslerin optimum hızda besleme yapabilmesi için otomatik olarak ayarlanabilmesi mümkün hale geldi. Valslerin ayarlanmış ve paralel şekilde tutulması, makine üzerindeki aşınma en aza indirilerek tutarlı bir nihai ürün elde edilmesine yardımcı olur. Buna ek olarak otomasyon, sistem durmadan önce bakım ve çalıştırma sorunlarıyla ilgili size uyarılarda bulunabilir. Tahılları öğütmek için çekiçli değirmen kullanıldığında, nihai parçacık boyunu etkileyen bazı faktörler söz konusudur. Geleneksel olarak, parçacık boyutunu değiştirmenin en yaygın yolu, büyük ya da küçük delik çaplarına sahip elekler kullanmaktır. Fakat eleklerin değiştirilmesi sistemin daha çok durmasına ve üretim kaybına sebep olur.
Elekleri değiştirmeden parçacık boyutunu azaltmanın alternatif yollarından biri, çekicin vuruş hızını ayarlamaktır. (Saensukjaroenphon vd. 2017). Vuruş hızı, çekiçli değirmenin çapı ve motor hızına bağlı olduğundan, hızı ayarlamak için çekiçli değirmenin motorunda bir VFD’nin bulunması gerekir. VFD, operatörün çekicin vuruş hızını en kısa duruş süresi içinde ayarlamasına imkân sağlar. Bu iki geliştirme ile öğütme süreci iyileştirilebilir.
Domuz ve kümes hayvanları için yemlerin peletlenmesinin, hayvan performansının artması ve taşıma işinin kolaylaşması dolayısıyla üreticiler için faydalı olduğu kanıtlanmıştır. Peletleme süreci, yem değirmeninin farklı parçacık boyutları, yoğunluk ve akış özelliklerine sahip materyali bir araya getirmesine imkân sağlar. Bu da beslenme uzmanına kullanacağı içeriklere dair esneklik sağlayarak düşük akış özelliğine sahip düşük maliyetli malzemeleri nihai yem formülasyonuna katmasına imkân oluşturur. Bununla birlikte, diyet formülasyonlarındaki bu değişiklikler, peletleme sürecinde komplikasyonlara yol açabilir ya da farklı diyetlerin dâhil edilebilmesi noktasında düzenlemeler yapılmasını gerektirebilir. Söz konusu komplikasyonların azaltılması için uzaktan vals ayarlama ve vals hızı göstergeleri gibi yeni teknolojilerden yararlanılmaktadır. Bu, peletleme süreci sırasında vals ve kalıp yüzeyi arasındaki mesafenin ayarlanmasını sağlar. Makineyi durdurmadan valsleri ayarlayabilmek ve pelet haznesini açabilmek; duruş süresini azaltır ve peletleme sürecinin güvenliğini artırır. Buna ek olarak, vals mesafesi ayarlamaları önceden yapılabilir ve minimum kalıp/vals mesafesi; metalin metalle temasını en aza indirerek ya da ortadan kaldırarak kalıbın aşınmasını azaltmak ve ömrünü artırmak için ayarlanabilir.
Yem üreticileri; izlenebilirliği artırarak yüksek kalitede ve güvenli yem tedariki sağlamaya devam etmek zorunda olacak. Tahıl ürünlerinin insanların kullanımına tahsis edilmesi uygulaması giderek arttığı ve bunun sonucunda yem endüstrisinde enerji ve protein kaynakları için yan ürünlere yönelmenin güç kazandığı bir ortamda, söz konusu zorluk daha da artacak. Yem endüstrisi, yeni yan ürünlerin hayvan yemi üretimi sistemlerinde verimli şekilde kullanılmasını teminen yeni ekipman ve üretim tekniklerini değerlendirmeye devam etmek zorunda. (Schoeff, vd. 2005). Yeni teknolojiler ve yem üretimi süreçlerinin daha fazla otomatik hale getirilmesi, hayvan yemi endüstrisinin bu talepleri karşılamasına yardımcı olacaktır.