TÜRKİYEMBİR Başkanı Ülkü Karakuş, ülke ekonomisinin birinci önceliğinin enflasyonla mücadele olduğunu ve yem sektörünün bu anlamda üzerine düşeni ‘fazlasıyla’ yerine getirdiğini söyledi. Hububat arzında ve yem sektörünün kurulu kapasitesinde herhangi bir yetersizliğin söz konusu olmadığını dile getiren Başkan Karakuş, “Önümüzdeki dönemde yemde yüksek fiyat artışı olmayacak.” sözünü verdi.
Tarım gazetecisi İrfan Donat’ın sunduğu 15 Ekim tarihli Akıllı Tarım programına katılan Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEMBİR) Yönetim Kurulu Başkanı M. Ülkü Karakuş; yem fiyatları, mısırda gümrük indirimi, Gıda Komitesi ve köyden kente göç sorunu başta olmak üzere önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de bugün ekonominin en önemli gündem maddesinin enflasyonla mücadele etmek olduğunu söyleyen Ülkü Karakuş, yem sektörünün Ocak ayından itibaren 9 aylık süreçte yaptığı zam oranının %10-16 arasında olduğunu dile getirdi. Son 4 yıllık süreçte gerek COVID-19 pandemisi gerekse Ukrayna-Rusya savaşı sebebiyle hammadde fiyatlarındaki dalgalanmaların piyasayı adeta ‘sarhoş ettiğini’ hatırlatan TÜRKİYEMBİR Başkanı Karakuş, kamu ve özel sektör işbirliğiyle fiyatların dengede tutulduğunu ifade etti. Yılın başından bu yana yem fiyatlarındaki zam oranının enflasyon oranlarının oldukça altında olduğunu ifade ederken; kırmızı et, tavuk, yumurta, süt ve balık gibi yem sektöründen doğrudan etkilenen hayvansal ürünlerin hepsinde ‘zam oranlarının enflasyon hedefinin çok altında’ gerçekleştirildiğini söyledi. Bu durumun bitkisel ürünler için de geçerli olduğunu kaydetti. Yem sektörünün kurulu kapasite anlamında yeterli ve hayvansal üretim yapan üreticilerin ‘emrine amade’ olduğunu kaydeden Karakuş, “Hububat arzında sıkıntı yok. Önümüzdeki dönemde yemde yüksek fiyat artışı olmayacak.” sözünü verdi.
MISIRDA SERBEST PİYASA DÜZENİNİ YAŞAYACAĞIZ
Aynı zamanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Tarım Meclis Başkanlığını da yürüten Karakuş, geçen sene beklenen kuraklığın aksine gelen bol yağışlar üzerine rekor bir üretimle karşılaşıldığını söyledi. Hububat rakamlarına dair istatistikleri paylaşan tecrübeli işadamı, buğdayın tarihi bir rekorla 22 milyon tona ulaştığını ve 9 milyon ton kadar arpa ve yaklaşık aynı miktarda da mısır üretildiğini söyledi. Çavdar, yulaf ve tritikale ile birlikte toplam hammadde üretiminin 41 milyon tona ulaştığını dile getirdi. Bunun sonucu olarak 2023 yılında Türkiye’nin daha önce alışık olmadığı arz fazlası döneminde, mısır ve makarnalık buğday ihracatı dönemi geçirdiğini hatırlattı.
2024’te ise geçen yılın aksine yağışların bir miktar düştüğünü ve hububat rekoltesinde %10-15’lik bir kayıp yaşandığını dile getirirken yağlı tohumlarda ise düşüşün daha ‘dramatik’ olduğunun altını çizdi. Bunun üzerine ‘bazı hammadde fiyatlarında piyasa beklentilerinin çok üzerinde’ yaşanan artışın yem fiyatlarına yansıdığına dikkat çekti. Bu şartlarda konuyu mısır ithalatında gümrük vergisindeki değişikliğe ve getirilen 1 milyon tonluk kotaya getiren Karakuş, bu seneki karardaki bir farklılığa dikkat çekti ve şöyle konuştu: “Normalde hasat zamanı bu şekilde bir müdahale yanlış yorumlanır ancak içinden geçtiğimiz süreçte bu değişikliğe ihtiyaç vardı. Yıllardır tarife kontenjanlarını kamu TMO eliyle kullanırdı. Bu sefer ise ilk defa bunun özel sektöre açılmasıyla piyasa dengelerinde tam serbest piyasa düzenini yaşayacağız. Önümüzdeki aylarda tamamen dünya düzenin eşdeğer bir piyasa düzeni oluşacak. Dolayısıyla, bu gümrük vergisi doğru zamanda ve doğru şekilde hayata geçirildi. Ve hemen 1-2 gün içerisinde bunun etkisini gördük. Yem fiyatlarında da hatta hafta başı itibarıyla bir miktar indirim yaptık. Hammadde fiyatlarında yaşanan bir indirimi tabi ki yem fiyatlarına da indirim şeklinde yansıtıyoruz. ”
M. Ülkü Karakuş
TÜRKİYEMBİR Yönetim Kurulu Başkanı
Ülkü Karakuş, katıldığı programda Gıda Komitesi ile ilgili bazı eleştirilerde bulundu. “2016 yılında kurulan Tarımsal Ürün Fiyatlarını İzleme Komitesi daha sonra adı Gıda Komitesi ismini aldı. 4 bakanlığın koordinasyonunda bir çalışma yapıyorlar. Bunu hayata geçirmekteki amaç mali imkânların başında olan Maliye Bakanlığı da işin içine girsin. Tarım Bakanı istediği zaman istediği kaynakları rahatlıkla kullanabilsin.” Diye Karakuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak, şahsi kanaatimi dile getirmem gerekirse, aradan geçen 8 yıllık sürenin sonunda bu planın çok fazla işe yaramadığı kanaatindeyim.” Ülkü Karakuş, iktisadın değişmeyen gerçeklerinin her zaman devrede olduğunu ve fiyatların her zaman arz ve talep dengesi tarafından belirlendiğini ifade ederken, dalgalanmanın her zaman arz tarafında değil zaman zaman da talep yönlü değişikliklerin de yaşandığını kaydetti. Son yıllarda alım gücünde yaşanan daralmayı da buna örnek gösterdi. Daralan talebe karşın arzda bir genişlik olduğunu ve bu durumun fiyatların düşmesinde etkili olduğunu söyledi. 2024 yılının sonuna kadar bu şartların değişmeden devam etmesini beklediği ifade eden Karakuş, bu şartlarda fiyatlarda düşüş gözlendiğini vurguladı. Diğer yandan “2024 yılında faizlerde bir düşüş de beklemiyoruz.” dedi.
Et ve süt özelinde geçmiş yıllarda 1,3 olan paritenin daha sonra 1,5’e çıkarıldığını hatırlatan Karakuş, “Ancak bu paritelerin tek başına işlemediği kanaatindeyim ben. Yeni adıyla Gıda Komitesi’nde bizim eksiğimiz başlangıç fiyatında hemfikir olmamamız. Konseylerde de aynısı geçerli. Başlangıç fiyatı, hammadde maliyetinin hesaplanmasında hangi parameterlerin dikkate alınması gerektiği hususunda da hemfikir değiliz. Bu konuda mutabakatın sağlanması gerekiyor.” dedi. Ülkenin farklı bölgelerinde farklı motivasyonlarla çalışan üreticinin aynı kefeye konmaması gerektiğini ve maliyetlerinin farklı olacağını belirtti. Örnek olarak bazı üreticiler ‘karın tokluğuna’ çalışırken, bazılarının da ihracat kapılarının açılarak ‘Ortadoğu’nun gıda ihtiyaçlarını giderme’ imkânlarını araştırdığına dikkat çekti. Bu farklılıklar söz konusuyken aynı politikaların her üreticiye yol aldırmayacağını belirten Karakuş, “Üreticinin de tüketicinin de memnun olmadığı bir piyasa düzeni var.” diye konuştu. Tarlada düşük olan fiyatların market rafına gelindiğinde yükseldiği şeklindeki tespitlere de değinen Karakuş, lojistik vb. maliyetlerin gözden kaçırılmaması gerektiğini savundu ve “Gıda Komitesi vasıtasıyla bilirkişinin doğru zamanda doğru kararın verilmesi ve doğru fiyatın hesaplanması mecburiyeti var. Yoksa biz birbirimizde didişmekten gerçek üreticinin sıkıntılarına bakamıyoruz.” tavsiyesinde bulundu.
İHRACAT PAZARLARINI KOLAY KAZANMADIK
Geçtiğimiz yıllarda arzda yaşanan tedirginliğin yurtiçinde fiyatları artırması endişesiyle ihracat kapılarının kapandığını ancak bunun sanayiciye zarar verdiğini söyledi. Tarımsal faaliyetlerin risk ve belirsizliğin en yoğun olduğu sektör olduğuna dikkati çeken Karakuş, fiyat elastikiyetinin de en yüksek olduğu sektörlerden birinin yine tarım olduğunun altınız çizdi. “Biz ihracat pazarlarını kolay elde etmedik. Özellikle piliç etinde ve yumurtada. Arkasından gelişen sektörler olarak süt ürünleri, et ve ürünleri de geliyor. Ancak ihracatın birden yasaklanması üreticiler için büyük bir sıkıntıya sebep oldu. Arzda kesinti üreticilerin aleyhine işledi. Sonuç olarak üretici de tüketici de memnun değil.” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın dile getirdiği planlı üretime de değinene Karakuş, “Şimdi bizim de uzun zamandır desteklediğimiz bir planlı üretim konusu var. Suyun merkeze konduğu ekim dikim alanlarını önemsiyorum. Suyun merkeze konduğu bu anlayış, hepimize cesaret verir ve buna hepimizin destek vermesi gerekir.” dedi.
DEPREM TOPLU KONUTLARI TERSİNE GÖÇÜ ÖZENDİRMELİ
Türkiye’nin 85 milyonluk nüfusuna 5-10 milyon arası bir göçmen nüfusunun dâhil olmasıyla nüfusun 95 milyona ulaştığını ifade eden Başkan Karakuş, “Fiyatlardaki artışın taleple ilgili tarafında bir parametre de bu. Yani göçmenlerle birlikte pazarda yaklaşık %10-%15’lik bir genişleme oldu.” dedi. 85 milyonluk nüfusun üçte birinin İstanbul-Ankara-İzmir olmak üzere üç ile yığıldığını dile getiren Karakuş, “Almanya 90 milyonluk bir ülke. En kalabalık kenti Berlin’dir, nüfusu 3,5 milyon. Sonrasında gelen ise 1,5 milyondur. Ülkemizde tarımsal üretimi sırtlayan kırsaldan kente göç hala da devam ediyor. Kırsalda yaşamın özendirilmesi gerekiyor. Bunun özendirilmediği durumda kentten köye tersine göç mümkün değil.” dedi.
Karakuş, deprem bölgesinin yaralarını sarmak amacıyla başlanan toplu konut projelerinde kırsal hayata özendirme gündeminin de dikkate alınması gerektiğini söyledi. Kamu kurumlarıyla iletişime geçerek deprem bölgesinde inşa edilecek olan toplu konutların planlanmasında tersine göçün özendirilmesi gerektiğini ifade ettiklerini söyledi. Karakuş, “Deprem bölgesine yapılan 1 milyon konut projesinde bazı tavsiyelerde bulunduk. Gençlerin sosyalleşeceği kütüphane ve sosyal alanların da yapılması gerektiğini ifade ettik. Bu şekilde sosyalleşsinler.” dedi. Mevcut destekleme modellerinde gençlerin yanı sıra kadın üreticilere bazı önceliklerin tanındığını kaydeden Ülkü Karakuş, “Kadınlar için yürürlükte olan teşviklerin daha da iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kırsal bölgede kadının olmadığı bir tarımsal faaliyeti düşünemem.” diye konuştu.
ET İTHALATI SÜRECİ 2 YIL İÇİNDE TAMAMLANMALI
Yem sektörünün prensip olarak et ithalatına elbette karşı çıkacağını ancak şu anda bazı zorunluluklardan dolayı et ithalatının devam ettiğini söylerken bunun süresiyle ilgili bir kısaltmaya gidilmesi çağrısında bulundu. Karakuş, “Bakanlık bu uygulama için 3 yıllık bir süre biçiyor ancak biz bunun 2 yılda tamamlanacağı kanaatindeyiz.” dedi. Et ithalatından ziyade damızlık ve besilik hayvan materyalinin artırılması gerektiği önerisinde bulundu.
TÜRKİYEMBİR Başkanı, kaba yem üretimi konusunda da bazı düzenlemeler yapılması tavsiyesinde bulundu. Şeker üretimi konusunda geçmişe dayanan bir tecrübeye sahip olduğuna değinen Karakuş, “Eskiden şeker fabrikalarının olduğu her yerde küspe kurutma tesisleri bulunurdu. Biz bu küspe kurutma tesislerinin çoğunu bertaraf ettik. Yaş pancar posasını hamur haline getirerek silolamak ya da bir tonluk balyalar haline getirmek suretiyle yemlik olarak tutuyoruz. Eğer yetkililer bizlere kulak verirse, bütün şeker fabrikalarında küspe kurutma tesislerinin zorunlu tutulmasını istiyoruz. Yaş pancar posasının çok yüksek oranda su tutan bir hammadde olduğu dikkate alındığında, şu şartlarda biz su taşıyoruz.” durum tespitinde bulundu.