“Yurtdışı kaynaklı çözümleri sunduğumuz kadar kendi Ar-Ge faaliyetlerimiz sonucunda ortaya çıkacak çözümleri de küresel üreticilerin hizmetine sunmayı planlıyoruz. Bu şekilde sıradan bir tedarikçinin ötesine geçip özgün çözümler üreten bilimsel temelli bir firma olmayı hedefliyoruz.”

Dr. M. Emre Yardibi
Founder
Probio Sağlık Ürünleri A.Ş.
Öğrenmeye doymayan insanlar vardır. Öğrenmeye ve öğrendiklerini hayata geçirmeye doymadıklarını görebilirsiniz. Dr. Murat Emre Yardibi de onlardan biri. Hayatı buna şahit. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden kapısından mezun olarak ayrılan Dr. Emre Yardibi, 26 yıl sonra İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa’da Viroloji alanında ikinci doktora eğitimine başladığını söylüyor. 30 yılı aşkın süre, gerek akademik alanda gerekse iş alanında öğrenme ve öğrendiklerini hayata geçirmekle geçiyor. Sektör için önemli bir değer.
Probio Sağlık Ürünleri A. Ş.’nin kurucusu ve Yem Katkıları Üreticileri, İthalatçıları ve Dağıtıcıları Derneği’nin (TÜYEKAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Murat Emre Yardibi ile yem katkısı ve hayvan sağlığı konularına eğildiğimiz bir sohbet yapma imkânı bulduk. Röportajımızda gerek dünyanın sıcak gündemlerinden biri olan Rusya-Ukrayna savaşını, gerek pandeminin yem katkı sektörüne etkilerini gerekse sektörün yapısal sorunlarını konuşma imkânı bulduk. Ayrıca Probio Sağlık Ürünleri A. Ş.’nin hizmet anlayışına ve hedeflerine de değindik.
Sayın Dr. Emre Yardibi’nin sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Daha önce neler yaptınız? Yem katkısı ve hayvan sağlığı sektörünün sizin için neler ifade ettiğini anlatır mısınız?
1992 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun oldum. 1993-1994 yılları arasında Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’nda Gıda Kontrol Subayı olarak askerliğimi tamamlamamı takiben Pfizer Hayvan Sağlığı şirketinde Teknik Hizmetler sorumlusu olarak işe başladım. 1995 yılında Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde Parazitoloji alanında doktoraya başladım. 1998 yılında Pfizer’deki çalışma yaşamımı noktalayarak Roche Vitamin ve Kimyasal Maddeler şirketinde Teknik ve Pazarlama Şefi olarak işe başladım. Böylelikle profesyonel yaşamım ağırlıklı olarak hayvan sağlığı üzerineyken hayvan besleme alanına doğru evrildi. Bu sebeple 2003 yılında Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Fen Bilimleri Enstitüsüne bağlı olarak Zootekni Alanında Yüksek Lisans eğitimime başladım. 2003 yılında Roche Vitaminlerinin küresel olarak DSM firmasına satılmasıyla görevime DSM firmasında devam ettim. Bu arada 1995 yılında başladığım doktora eğitimimi 2004 yılında ve 2003 yılında başladığım yüksek lisans eğitimimi 2005 yılında tamamladım. 2007 yılında başladığım Ülke Satış Müdürlüğü görevini yürütürken aldığım teklif üzerine 2009 yılında Novus International firmasının Türkiye ve Ortadoğu Yöneticisi olarak çalışmaya başladım. Bu esnada 2009 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesinde Sosyal Bilimler Enstitüsüne bağlı olarak başladığım İşletme Yüksek Lisansı eğitimimi 2012 yılında tamamladım. Süreç içinde Ayvansaray Üniversitesinde Bilgisayar Destekli Tasarım ve Animasyon ve Anadolu Üniversitesinde Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Eğitimlerimi de tamamladım. 2018 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa’da Viroloji alanında doktora eğitimime başladım. Novus’ta 10 yıl sürdürdüğüm görevimden 2019 yılında ayrılarak kendi şirketim olan Probio Sağlık Ürünleri A.Ş.’de Hayvan Sağlığı ve Beslenmesi alanında hizmet vermeye başladım. Hâlihazırda TÜYEKAD Başkan Yardımcılığı görevimi de sürdürmekteyim. Sanırım buraya kadarki hikâyem yem katkısı ve hayvan sağlığı sektörünün benim için ne ifade ettiğini anlatmaya yeterlidir.
Kurucusu olduğunuz Probio Sağlık Ürünleri A. Ş. hakkında bilgi verebilir misiniz?
Probio Sağlık Ürünleri 2016 yılında yabancı bir firmanın distribütörlüğü maksadıyla kurulmuş olsa da bu amacın gerçekleşmemesi üzerine faaliyetlerine İstanbul Üniversitesi Teknokent’de Ar-Ge faaliyetleri ile devam etmiş ve ticari faaliyetlerine 2020 yılında başlamıştır. Yerli ve yabancı birçok firma ile işbirliği yaparak ticari faaliyetlerimizi yürütmekteyiz. Nanomik-Tech firması ile Hayvan Sağlığı ve Beslenmesi alanında stratejik işbirliği ve distribütörlük, Kartal Kimya ile Akuakültür ve Pet alanında stratejik işbirliği ve distribütörlük, Patent-Co, Dr. Eckel, Visgeneer ve Kersia firmaları ile de distribütörlük anlaşmalarımız çerçevesinde faaliyetlerimiz devam etmektedir. Ortadoğu ülkelerine kısıtlı ihracatımız varsa da ana faaliyetimiz Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındadır. Bununla beraber Ar-Ge faaliyetlerinden ortaya çıkacak bazı ürünlerle küresel faaliyetler de planlamaktayız.
BİLİMSEL TEMELLİ ÇÖZÜMLER ÜRETİYORUZ
Sattığınız ürünlerde kalite, fiyat, performans vb. konularda ne gibi beklentilere çözüm getiriyorsunuz? Probio deyince müşterilerinizin aklına neler geliyor?
Sloganımız “Science, Solutions, Emotions” çerçevesinde bilimsel temelli çözümler üreterek yetiştiricilerin sürdürülebilir ve kârlı bir üretim yapmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Henüz genç bir firma olmamız sebebiyle Probio deyince isim benzerliğinden dolayı bazı müşterilerimizin aklına probiyotik gelse de PROBIO temel olarak “PROFESSIONAL for BIOLOGICALS” kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Her alanda kendi alanlarının uzmanlarıyla çalışmamız da bunu desteklemektedir.
Firma olarak önümüzdeki süreçteki hedefleriniz neler? Bu hedeflere ulaşmak için hangi çalışmaları yapıyorsunuz?
Yurtdışı kaynaklı çözümleri sunduğumuz kadar kendi Ar-Ge faaliyetlerimiz sonucunda ortaya çıkacak çözümleri de küresel üreticilerin hizmetine sunmayı planlıyoruz. Bu doğrultuda çok sayıda uluslararası ödüle sahip Nanomik firması ile yürüttüğümüz faaliyetler meyvesini vermeye başlamıştır. Bu şekilde sıradan bir tedarikçinin ötesine geçip özgün çözümler üreten bilimsel temelli bir firma olmayı hedefliyoruz.
Türk yem katkı sektörünün büyük ölçüde ithalata bağımlı olduğu biliniyor. Bu bağlamda orta ve uzun vadede yerli firmaların - ya da daha geniş manada sektörün- yapabileceği bir şeyler var mıdır? Patent konusunun bu kapsamdaki yeri ve önemi nedir? Devlet, ilgili bakanlıkları ile bu konuda bir gelişim gösterilmesi için ne gibi bir katkı sunabilir?
Ne yazık ki, ülkemiz uzun yıllar yabancı üreticiler için cazip bir pazar oldu ve olmaya da devam ediyor. Ülkemizde üreticilerin karşılaştıkları bürokratik engeller de bunlara sebep gösterilebilir. Ancak yıllar içerisinde yerel çözümlerin artması ve ihracat yapan bir şekle dönüşmesi umut vericidir. Devletin regülasyon ve denetleme konusunda daha net ve tutarlı olması sektörün bu faaliyetlerini destekleyecektir.
ÖZ KAYNAKLARI İLE ÜRETİM YAPAN FİRMALAR PANDEMİDEN DAHA AZ ETKİLENDİ
Bilimsel olarak alan hakkındaki birikiminizin yanında yanı sıra ticari yönünüzün de olması sebebiyle bu konudaki düşüncelerinizden de yararlanmak isteriz. Pandemi sonrası yem katkı sektörünün yapısında gözle görülür bir değişiklik gözlemliyor musunuz?
Pandeminin sebep olduğu tedarik zinciri problemleri üretimde verimliliğin ve gıdanın stratejik öneminin daha da çok anlaşılmasını sağladı. Kendi iç tedarik zincirlerini daha iyi tesis edilmiş ve öz kaynakları ile üretim yapan yem katkı firmaları daha az etkilenerek sürdürülebilirlik iddialarını desteklemiş oldular. Sanırım müşteriler de sürdürülebilirlik güvencesinin kendileri için önemini daha iyi anlamış oldular.
50 YILLIK FİRMALAR YURTDIŞINDAN UZMANLIK SERVİSİ ALIYOR
COVID-19 ve Ukrayna-Rusya krizi gibi şoklar global ölçekte sektörü sarsarken bir yandan da dayanıklılığını test etti ve etmeye de devam ediyor. Gıda güvenliği bağlamında düşündüğümüzde, bu şoklar sektör için nasıl bir fotoğraf çekti? Sektörün güçlü ve zayıf tarafları sizce neler? İleride muhtemel şoklara karşı hazırlık anlamında farkındalığın arttığını düşünüyor musunuz?
Sektörümüzün en zayıf noktası enerji dâhil dışa bağımlı olmasıdır. Üretilen etlik pilicin genetik materyalinden tutun da yediği yemdeki hammaddeler (soya fasulyesi vb.) , yem katkı maddeleri (vitaminler, enzimler vb.) ve kullanılan ekipmanların (kesimhane, kuluçka ekipmanları vb.) çoğunun ithal edilmesi sağlıklı ve sürdürülebilir üretimi tehdit etmektedir. Ayrıca 50 yılı geçkin firmaların bile hala yurtdışından beslenme ve yetiştiricilik alanında uzmanlık servisi alıyor olması düşündürücüdür.
COVID-19 ve savaş krizleri 1980’lerden itibaren önemi ülke yöneticileri tarafından kavranamayan gıda, tarım ve hayvancılığın stratejik bir beka sorunu olduğunu ortaya koymuştur. Kısa, orta ve uzun vadeli global dinamikleri de gözeten bir gıda, tarım ve hayvancılık planlamasının olmaması sektörün önündeki en büyük tehdittir bana göre.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Köylü (çiftçi) milletin efendisidir.