
Lars-Henrik Lau Heckmann
Böcek ve Protein Teknolojisi Birimi Başkanı
Danish Technological Institute
Röportaj: Cemalettin Kanaş
“Böcek yetiştiriciliğinin koronavirüsten olumsuz etkilenme riski çok az - en azından üretim hayvanları göz önüne alındığında. Bu nedenle tedarik zincirine zindelik sağlayan böceklerin yem ve gıda güvenliğini olumlu bir şekilde etkileyeceğini düşünüyorum.”
Koronavirüsten önce de gıda güvenliğinin riskleri ve tarım, hayvancılık ve yem sektörüyle ilişkisi sektörün popüler konularından biriydi. Salgından sonra ise kaygılar daha da arttı ve siviller, uzmanlar, gazeteciler ve siyasiler bu konu üzerine daha yoğun bir şekilde kafa yormaya başladı. Alternatif protein kaynağı olarak görülen böcekler, hayvanların beslenmesinde giderek yaygınlaşacak şekilde kullanılıyor. Gerek sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarda yaşanan ilerlemeler gerekse sağlıkla ilgili endişelerin zamanla giderilmesi gelecekte böceklerin protein kaynağı olarak daha yoğun bir şekilde kullanılacağını düşündürüyor. Halen devam eden pandeminin neden olduğu kısmen karamsar ortamda Danimarka Teknoloji Enstitüsü Böcek ve Protein Teknolojisi Birim Başkanı Lars-Henrik Lau Heckmann ile bilgilendirici bir röportaj yapma imkânı bulduk.
Okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız? Danimarka Teknoloji Enstitüsü'nde ne tür işler yapıyorsunuz?
Danimarka Teknoloji Enstitüsü'nde (DTI) Böcek ve Protein Teknolojisi adlı bölümün başkanı olarak görev yapıyorum. Çalışmalarımız, endüstriyel düzeyde un kurdu (tenebrio molitor) ve kara asker sineği (hermetia illucens) başta olmak üzere böceklerin üretimine odaklanıyor. Bu hayvanların üretimini kontrollü bir üretim ortamında optimize etmenin farklı yönlerinde uzmanlaştık. Örneğin, bu hayvanların refahlarını korurken en iyi şekilde üretim yapmaları için üremeyi ve genetiği optimize ediyoruz ve sıcaklık, bağıl nem ve CO2 seviyesi gibi fiziksel parametrelerin optimum fizyolojik seviyede olmasını sağlıyoruz. Ayrıca, mesela protein profillerini analiz ederek, proteini karakterize ederek ve in vitro (laboratuvar ortamında) sindirilebilirlik çalışmaları uygulayarak hem böceklerle yem geliştirmek (örneğin su ürünleri yetiştiriciliği için) hem de böcekler için yem geliştirmek amacıyla, beslenme odağımızla ilgili olan ancak aynı zamanda böceklerin ürün olarak kalitesini değerlendirmek için de kullanılabilen protein kısmına odaklanıyoruz. Genel olarak, uzmanlığımız değer zincirinin bu yeni sektörünün ilk bölümünü, yani üretimi, optimize etmeye odaklanmıştır. DTI'da hem yem hem de gıda için işleme ve ürün geliştirmeye odaklanan başka meslektaşlarım var ve birlikte aşağı yukarı tüm değer zincirini ele alıyoruz ve sektörün ve sektörün bir parçası olmak isteyip istemediğini öğrenmek isteyen firmalar için sağladığımız farklı hizmetler için tek durak noktamız var. Son olarak, daha sonraki uygulamalar için yeni bilgiler üretmek için kamu tarafından finanse edilen birçok bilimsel araştırma yapıyoruz.
Bu durumda, kurumunuzun adındaki “Enstitü” kelimesinin mecazi olduğunu söyleyebiliriz herhalde?
Evet evet. Kesinlikle. Bu bizim bir kamu kurumu, üniversite ya da onun gibi bir şey olduğumuz anlamına gelmiyor. Biz öze ve bağımsız bir organizasyonuz. Burada 1906'dan beri çeşitli alanlarda bilimsel geçmişi olan birçok mühendis ve kişi çalışıyor. Kurum şu anda yaklaşık 1000 uzman istihdam ediyor. Son 7 yıldır böcek değer zinciri içinde yetkinliklerden ve hizmetlerden oluşan bir iş alanı oluşturmaya odaklanıyoruz. Ve artık bu değer zincirini kapsayan farklı birimlerimiz var. DTI'da bu alanda çalışan teknik tecrübeye sahip 20 civarında uzman olduğumuzu söyleyebilirim.
Yem olarak böcekleri kullanmak Türkiye'de çok yaygın bir uygulama değil. Bu konu hakkında biraz genel bilgi verebilir misiniz? Böcekleri yem olarak kullanmanın neden gerekli olduğunu düşünüyorsunuz?
Her şeyden önce, tıpkı gıda sektöründe olduğu gibi, yem sektöründe de kaliteli protein kaynakları bulmaya büyük önem verilmektedir. Bunun Türkiye için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Ve protein deyince de konu sadece protein olarak kalmıyor. Hayvan bazlı proteinin normalde hayvanların üretimi için uygun olacak şekilde daha iyi bir amino asit profiline sahip olduğunu biliyoruz.
Günümüzde balık unu baskı altında. Hacimler küresel pazarda on yılı aşkın süredir durgun. Özellikle su ürünleri yetiştiriciliği ve tarım sektörlerinde, balık üretimi ve kanatlı hayvan üretimi küresel olarak oldukça hızlı büyüyor. Bugün ilave iyi protein kaynaklarına yüksek talep söz konusu. Bununla birlikte, örneğin şu anda bu büyümeyi sürdürmek için balık unu olmadığı için bu yeterince sağlanamaz. Bu nedenle, yem sektörü bir süredir hangi alternatiflerin uygun olabileceğini araştırıyor. İşte burada böcekler bir fırsat olarak devreye girebilir. Amino asit profiline sahip oldukları için, protein kalitesi balıklar, kanatlı hayvanlar ve benzerleri için çok önemli.
Elbette buradaki sorun, böcek üretiminin henüz tam olarak olgunlaşmamış olması ve ticarileşme için tam bir potansiyele henüz ulaşamamasındadır. Ama bu artık değişmeye başladı. Bu nedenle, Türk çiftçilerinin böcek yemini ikame takviyesi olarak kullanmaları beslenme açısından mantıklı. Ayrıca böcek üretim hacmi artık tedarik alabileceğiniz bir düzeye ulaşmaya başlıyor. Avrupa'da tedarikin yem sektörü için daha uygun hale geldiği bir üretim hacmine ulaşmaya başlayan birkaç şirket var. Ve bu yeni hammaddeyi yem formüllerinize eklemeye başlayabilirsiniz.
Bu son beş yıldır, nasıl desem, yani biraz "cızırtılı" diyebilirim. Hızlı gelişen bir sektör. Ama belki de pek çoğunun özellikle de dış dünyanın umduğu kadar hızlı ilerlememiştir.
Yeni teknolojiyle başladığınızda ve özellikle biyolojiyi -bizim durumumuzda böcekleri- içerdiğinde, inovasyon yapma ve olayı belirli bir teknoloji hazırlık düzeyinden alıp tamamen hazır bir sisteme dönüştürme konusu her zaman doğrusal bir ilerleme kaydetmez. Bu şimdilerde gerçekleşmeye başlıyor. Çok iyi organize olmuş bir sektör olarak çatı kuruluşumuz olan IPIFF tarafından 2018 yılında yayınlanan vizyon metnine bakmalarını okurlarınıza tavsiye edebilirim. Bu vizyon metninde, Avrupa böcek sektörünün ana paydaşları tahmini üretim hacimleri, önümüzdeki beş ila yedi yıl için tahminler, sektör için istihdam yaratımı ve diğer konularda bazı istatistikler paylaştılar. Bu yayın, böcek sektörünün ticari aşamaya geçtiğinin altını çiziyor. Sektörün kendisi tarafından sağlanan bu rakamlara göre, son yıllarda gelecekteki ilerlemeyi destekleyecek büyük yatırımlar yapıldı. Yem sektörüyle alakalı olarak son zamanlarda bireysel olarak 50 milyon Euro veya daha fazla yatırım almış olan görece devasa böcek yetiştiricileri var. Böylelikle yem ve aynı zamanda gıda sektörüne ilgili tedariki destekleyebilecek bir altyapı inşa edilmeye başlanıyor.
Türk veya diğer Avrupalı çiftçilerin veya uluslararası çiftçilerin, hayvan yemi olarak böcek ununu düşünmelerinin zamanlama veya uygunluk açısında çok önemli hâle geldiği bir noktaya ulaşmış bulunuyoruz.
"Yem olarak böcek" kavramının gerekli olup olmadığı gündeme geldiğinde genelde iki açıklama karşımıza çıkıyor: hem nüfusun hızlı artışı hem de bu artışa ve tüketim alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak artan protein ihtiyacı. Bu maddeler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yöntemin gerekliliği konusundaki soruya sizin yanıtınız ne olurdu?
Evet, öncelikle tüketici algısıyla başlayabilirim. Bu durumda tüketicinin kabulü elbette hayati önem taşıyor. Pazara yeni bir ürün yerleştirmek istediğiniz her durumda bu hayati önem taşır ki bu tüketici üzerinde öyle ya da böyle etkili olabilir. Çünkü zihinsel veya sosyal olarak etkilenirler veya bunun etkisini hissederler. Ve böcekler, elbette, duyguların şu ya da bu nedenle etkilenmeye başladığı yeni ürünlerden biridir. Burada kültür konusu devreye giriyor denebilir.
Kişisel ve profesyonel anlamda yemlik böceklerden bahsettiğimizde, son beş yıldır bu sektörde çalışıyorum. Böcekleri yemle besleme konusuna ve ayrıca böcekle beslenmiş balık veya tavuk veya ondan elde edilen yumurtayı yemekle ilgili sorun yaşayan kimseye rastlamadım. Bu böcekler kuşkusuz birçok balık türü ve kanatlı hayvanlar için gayet doğal yemler konumundadır. Doğada serbest olsalardı da, diğer şeylerin yanı sıra, normalde yiyeceklerinin de elbette bu olduğunu biliyoruz! Bu açıdan bakıldığında, hayvan yetiştiriciliği amacıyla üretilen yemlere böcek ekleyerek ürün bazında bile fayda sağlayabiliriz diyebilirsiniz çünkü tüketiciye bu hayvanın kendisi için oldukça doğal olan gıdayı aldığını söyleyerek bu anlatıyı devam ettirebilirsiniz.
Bu bir avantaj olarak kullanılabilir ve tüketici bu ürünü almaya daha meyilli olabilir (örneğin böceklerle beslenen kümes hayvanları) - ürünlerinizi küçük bir prim olarak da satabilirsiniz. En azından Batı'da, örneğin Danimarka'da, tüketicilerin kesinlikle önemsediği bir şey olduğunu söyleyebilirim, eğer et ürününüzü daha iyi bir hayvan refahı profiliyle satabilirseniz, en azından pazarın bir bölümünde payınızı artırırsınız. Ayrıca hiç şüphesiz hayvan için beslenme konusundaki avantajlar var ve bu durum böcekleri yemlere dâhil etmede ana faktör olabilir. Dolayısıyla, hayvan refahı kısmını benimsemeseniz bile, ki birçok tüketici buna karşı kayıtsızdır, yine de bir beslenme teşviki vardır.
Gıdaya geldiğimizde, tüketici algısı çok farklı hale geliyor çünkü böceklere doğrudan maruz kalıyorsunuz, oysa yemde böceklere dolaylı yoldan maruz kalıyorsunuz. Ancak röportajımız ve derginiz yeme odaklandığından, gıda kısmı hakkında daha fazla şey söylememe gerek yok diye düşünmüyorum.
Evet, tamamen haklısınız.
Yem konusunda, çiftlik hayvanları için böcek kullanımıyla ilgili tüketici endişesi oldukça düşük.
Bu sözlerinizle, sorularımın bazılarını ben sormadan cevaplamış oldunuz. Ancak farklı bir şey sormaya çalışıyordum. Konunun uzmanlarına böceklerin yem olarak kullanımına neden ihtiyaç duyulduğunu sorduğumda genellikle iki cevap alıyorum. Birincisi, dünya nüfusunun hızla artması. İkincisi ise tüketici alışkanlıklarının protein tüketimi lehine değişmesi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben de bahsettiğiniz bu genel görüşe katılıyorum. Kuşkusuz asırlarca hayvansal ürünler tüketmeye devam edeceğiz. Ve şüphesiz artan nüfus için daha kaliteli gıdaya ihtiyacımız olacak. Bazı insanlar gıda üretiminin şu anda ve 2050 yılında dünya nüfusuna yetecek düzeyde olduğunu meselenin bu kaynakları dağıtmak olduğunu öne sürüyor. Gıdaların bölgeler arasında yeterli düzeyde yeniden dağıtılmasının mümkün olup olmadığı ve bunu yeterince hızlı yapıp yapamayacağımız başka bir mevzu. Muhtemelen hayata geçirmesi o kadar kolay değil, bu karmaşık bir problem.
Biyolog olarak benim bakış açıma göre, insanlar olarak omnivor olarak evrimleştiğimize inanıyorum. Hem hayvansal hem de bitkisel yiyecekler yeriz. Ancak atalarımızdan çok daha fazla hayvansal gıda tüketmeye başladık. Yani burada mesele aynı zamanda daha fazla hayvan üretimine gerçekten ihtiyaç olup olmadığıdır. Elbette daha fazla bitkisel gıda tüketmeliyiz. Ancak hayvansal gıdalar tüketmekten de utanacak değiliz. Hayvansal ürünlerin tüketimini azaltmaya alışmamız yeterli. Ve sonra kalite hakkında konuşabilirsiniz. Tüketeceğimiz hayvansal ürünler olabildiğince kaliteli olmalı. Çünkü onları daha seyrek yiyorsak gerçekten kaliteli olduğundan da emin olmak isteriz.
Türkiye'deki durum farklı olabilir ancak Danimarka'nın kırsal kesiminde yaşayan büyükannem ve büyükbabam için sofraya her gün et getirmek söz konusu değildi. Ancak günümüzde, 30'lu ve 40'lı yaşlarındaki insanlar bunun norm olmasına alıştı. Yine Türkiye'de nasıl olduğunu bilmiyorum ama Danimarka'da, Kuzey veya Orta Kuzey Avrupa'da ne yiyeceğinizi düşündüğünüzde önce hangi eti yiyeceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Bu ana yemek. Diğer çeşitleri et türünü belirledikten sonra ona uyumlu olacak şekilde seçersiniz. En azından Batı dünyasında, etsiz daha fazla yemek çeşitleri yapmayı öğrenmemiz gerekiyor. Ve Danimarka'da et tüketiminin azalmakta olduğunu görüyoruz, diğer ülkelerde de olduğu gibi. Danimarka'dan daha büyük diğer bölgeler, örneğin Çin ve Asya'da, et genellikle iyi gıda olarak kabul edilir. Maddi refahınız arttıkça, orta sınıfa geçtiğinizde, daha sağlıklı bir hayat ve aileniz ve çocuklarınız için iyi gıda istemeniz çok doğaldır - ki bunlar genellikle etten gelir. Dolayısıyla, küresel olarak et tüketimindeki artış devam edecek. Her ne kadar yüz yıl içinde yatay bir seyre geçmiş ve bir şekilde gerilemeye başlamış olsa da, bir bölgedeki kültürel eğilimler başka bir bölgedeki kültürel eğilimleri gerçek zamanlı olarak etkilemeyebilir. Et tüketme alışkanlığımız gibi kültürümüze hâkim olan şeylerin değişmesi nesiller alabilir.
Biraz felsefi gelebilir, ancak temelde sorun gerçekte ne kadar hayvansal gıda üretmemiz gerektiği ve bunu nasıl ürettiğimizdir (örneğin, hayvan refahıyla ilgili olarak).
Dahası, yem sektörüyle ilgili olarak balık unu gibi açığın veya azalmanın olduğu başka kaynaklarımız da var ve bu nedenle iyi ve sürdürülebilir alternatiflere ihtiyacımız var. Çünkü çiftlik hayvanlarının da buna bağlı gıdaya ihtiyacı var. İşte tam burada böcekler bu durumu desteklemek için uygun bir çözüm sağlayabilir.
Şu anda, diğer uzmanların düşüncelerine dair söylediklerinize katılma eğilimindeyim. Ama bence bu durumun günümüze ait anlık görüntüsü. Batı dünyasında muhtemelen yatay bir seyre geçtik. Örneğin, Danimarka'da, en büyük et üreticilerinden biri olan Danish Crown, MEAT2030 stratejisi üzerinde çalışıyor. Bu, Danimarka'da iyi bilinen, Türkiye kamuoyunun da haberdar olduğu halka açık bir strateji. Bununla birlikte, stratejisinde sürdürülebilirliğe çok fazla odaklanılıyor ve 'daha fazla et üretmek şart değil ancak daha iyi et üretmemiz gerekiyor' düşüncesine yoğunlaşıyor. Buna göre, insanlar daha az et yiyecekler ve böylece dengelenecek. Et için fazladan ödediğiniz tutar, gelecekte kullanacağınız (daha az) miktarla dengelenecektir. Sadece haftada yaklaşık yüz gram almanız gerekiyor, ama iyi bir yüz gram. Şu anda günde 300 gram alıyorsunuz. Ve hayvan üretiminin görece yüksek iklim ve çevresel etkiye sahip olması nedeniyle, yüksek et tüketimi sorunlara neden olur. Tüketimimiz beslenme ihtiyaçlarımızla dengede olursa sürdürülebilirliği sağlamak daha kolay olacaktır. Bunun neredeyse siyasi bir cevap olmaya başladığının farkındayım. Bu yüzden makalenin ne ile ilgili olduğunu anlama işini size bırakıyorum.
Bölgesel ve küresel eğilimler sonunda benzer istikamette hareket edecektir, örneğin Kuzey Orta Avrupa'da azalan et tüketimi de gelecekte dikkat etmemiz gereken bir konu. Bu, nihayetinde hayvancılık üretiminin bir noktada düşmesine neden olacak ve muhtemelen beslenme ihtiyaçlarımız ve gezegen kaynaklarımızla daha dengeli olduğu bir seviyeye düşecek küresel bir eğilimin parçası olacak.
Kaynakların yeniden dağıtılması konusunda kendinizin ve diğer bazı kişilerin düşüncelerini ifade ettiniz. Ancak bazı tüketiciler, hayvanların böceklerle beslenmemesi gerektiğini düşünüyor. İnsanlar bu duruma alışacaktır mı diyorsunuz yoksa gelecekte yapay et veya yosun gibi başka alternatiflerin pazarı domine ettiğini görme ihtimalimiz var mı?
Yosun ve yapay etten bahsederken tabii ki gıdadan bahsediyoruz. Yemlik böceklerin hem pazar açısından hem de kültürel olarak çoktan kabul gördüğünü düşünüyorum ve böceklerin yem sektöründe rol oynayacağına dair pek şüphem yok. Yem sektörüne sağlayacağı değer hakkındaki varsayıma bakıldığında, rekabetçi bir fiyata üretebildiğimiz sürece sorun çıkmayacaktır.
Gıda konusunda, yosun ve yapay et gibi böceklere de bir rol düşeceğini düşünüyorum. Avrupa'dan, ABD'den dünya çapında farklı piyasa analiz şirketleri tarafından farklı tahminler yapılmıştır ve son zamanlarda İngiltere'den Barclays'in gıda olarak böceklerin 2030'da 8 milyar Dolarlık bir ciroya ulaşacağına dair bir pazar analizi yaptı sanıyorum. Öngörülebilir bir gelecekte, böcek de laboratuvarda yetiştirilen et veya yosun gibi gelecekte insan diyetinin bir parçası olacak. Ancak böceklerden bahsettiğimizde, aslında şu anda mini çiftlik hayvanı veya yeni üretim hayvanları olarak kabul edilen birçok farklı türden bahsediyoruz. Ve iş açısından bakıldığında, şu anda onları yem amaçlı üretmek çok maliyetli ve birçoğunun gelecekte de yem için üretilmesi çok pahalı olacak gibi görünüyor. Burada örneğin çekirge ve cırcır böceklerini düşünüyorum. Diğer türler ise hem gıdada hem de yemde rol oynayacaktır. Örneğin, halk arasında böcek larvaları veya un kurdu olarak bilinen türler. Ve sonra, kara asker sineği gibi, şu anda ve yıllarca yem sektörüne hâkim olacak böcekler olacak. Bu böceklerden bazıları yem sektörünün büyük bir parçası olacak. Kara asker sinekleri ve bir dereceye kadar un kurtları ve gıda sektöründe de un kurtları da cırcır böcekleri ve çekirgeler gibi muhtemelen daha büyük bir rol oynayacak. Yine zamanında anlık duruma baktığımızda, şu anda birçok insan kültürel olarak bütün halindeki böcekleri yemeye karşı çıkıyor. Danimarka'da gördüğümüz trendlere baktığımızda, yaklaşık on yıl içinde, bütün böcekleri wok veya makarna tabağında yemenin kültürel olarak anormal görülmeyeceğini iddia ediyorum. Bu aynı zamanda, daha önce de yaşandığı gibi insanların yeni gıdalarla yemek yapmayı öğrenmesi meselesidir. 20 yıldan az bir süre önce, suşi, Avrupa'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Danimarka'da da yaygın değildi. Dolayısıyla kültürel olarak, küresel gündem ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve iklim krizi vb. nedeniyle, yeni nesilleri, Y kuşağını, mevcut yetişkin nesilden (babaları ve anneleri) farklı seçimler yapmayı benimseyen birçok güçlü itici güç var. Bu, bazı şeylerin on, yirmi ya da otuz yıl önceki hâlleri kadar bugünden farklı olacak olan gıda tüketim alışkanlıklarında kültürel değişiklikleri kolaylaştıracaktır. Bu dinamik bir süreç.
Koronavirüs süreci, değer zincirinin farklı halkaları üzerinde pek çok sarsıcı etkiye neden oldu ve yem güvenliği ile ilgili endişeler artırdı. Bu küresel pandemi deneyiminden sonra, böcek yeminin yem güvenliği açısından nasıl bir rol oynayabileceğini düşünüyorsunuz?
Gerçekten de, birçok farklı sektörde koronavirüs ile ilgili bir 'kara kuğu vakası' oldu ve ayrıca gıda ve yem sektörlerini endişelendiren bir vaka oldu. Böcekler hayvan olmalarına rağmen omurgasızdırlar ve biyolojik açıdan balık, kanatlı hayvanlar ve insanlar gibi omurgalı hayvanlardan çok uzaktırlar. Bu biyolojik farklılık nedeniyle böcekler, çiftlik hayvanları ve insanlar arasında zoonotik hastalıkların (örn. Virüsler ve bakteriler) bulaştığına dair bir kanıt yoktur. Dolayısıyla, böcek yetiştiriciliğinin koronavirüsten olumsuz etkilenme riski çok az - en azından üretim hayvanları göz önüne alındığında. Bu nedenle tedarik zincirine zindelik sağlayan böceklerin yem ve gıda güvenliğini olumlu bir şekilde etkileyeceğini düşünüyorum.