Pedro Nonay görüşleriyle, küresel ticaretin, jeopolitik etkilerin ve yem endüstrisindeki teknolojik ilerlemelerin değişen manzarasına ışık tutuyor. Rusya-Ukrayna savaşı gibi çatışmaların etkilerinden tarımda teknolojik inovasyonu savunmaya kadar, Nonay'ın okularımızla paylaştığı uzmanlığı, sektörün gelecekte karşı karşıya kalacağı zorluklar ve fırsatlar hakkında kapsamlı bir görünüm sunuyor.
Röportaj: Cemalettin Kanaş
Pedro Nonay
Ticaret Danışmanı
Emtia ticareti sektörünün duayenlerinden Pedro Nonay, Antalya'da düzenlenen 15. Uluslararası Yem Kongresi ve Sergisi (TUYEM) vesilesiyle görüşlerini Feed Planet dergisiyle paylaştı. Yaklaşık 20 yıl Cargill'de ve 13 yıl Louis-Dreyfus'ta çalışan Nonay, küresel ticaret alanında zengin bir birikime sahip. Şu anda danışmanlık, rehberlik ve akademisyenlikle uğraşmakta, şirketlere yönetim kurulu düzeyinde danışmanlık yapmakta ve IEB-Madrid'de yöneticiler için bir tarımsal emtia programı yürütmektedir. Nonay bizlerle kariyer yolculuğu, pandeminin etkileri, devam eden Rusya-Ukrayna çatışması ve yem ticareti endüstrisinin geleceği hakkında görüşlerini paylaştı. Rusya-Ukrayna çatışması ile ilgili olarak Nonay, bu çatışmanın küresel ticaret akışlarını nasıl yeniden şekillendirdiğini ve beraberinde önemli belirsizlikleri ve gıda milliyetçiliği gibi koruyucu önlemleri getirdiğini anlattı. Bu çatışmanın, ticaret dinamiklerini, gıda güvencesini ve politika düzenlemelerini etkileyen, gelişmekte olan ve mevcut küresel güçleri içeren daha geniş bir jeopolitik mücadelenin parçası olduğunu açıkladı. Tecrübeli isim, "Bu sadece bir savaş değil; başta ABD ve Çin olmak üzere yükselen ve mevcut küresel güçlerin dâhil olduğu daha büyük bir jeopolitik çatışmanın içindeki bir mücadele." değerlendirmesini yaptı.
Nonay ayrıca siyasi çatışmaların tarımsal emtia ticareti üzerindeki etkisini tartışarak, sektörün küresel düzeyde devam eden konsolidasyonuna ve gıda güvencesi politikaları tarafından yönlendirilen bölgesel liderlerin yükselişine dikkat çekti. ABD dolarının hâkim olduğu mevcut finansal modele meydan okuyan ve küresel ticaret ve finans paradigmalarını potansiyel olarak yeniden tanımlayan finansal ortamın gelişmekte olduğunu belirtti. Söyleşimizi sonlandırırken, tarım sektörüne yeni yetenekleri çekmenin hayati önem taşıdığını ve artan talepleri karşılamak için teknolojik ilerlemelerin gerekliliğini vurguladı. Nonay şunları söyledi: "Nüfus artışı ile gıda üretimi arasındaki uçurumun kapatılmasında teknoloji çok önemli."
Öncelikle okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Elbette. Cargill'de yaklaşık 20 yıl, Louis-Dreyfus'ta ise yaklaşık 13 yıl boyunca emtia ticareti sektöründe yer aldım. Yakın geçmişe kadar Solaris'in hissedarlarından biriydim ve ağırlıklı olarak Karadeniz ve Rusya piyasalarına odaklanmıştım. Savaş başlamadan kısa bir süre önce hisselerimi sattıktan sonra danışmanlık, rehberlik ve akademiye yöneldim. Şirketlere yönetim kurulu düzeyinde danışmanlık yapıyorum ve ayrıca IEB-Madrid'de tarımsal emtialara odaklanan bir İspanyol üniversitesinde yöneticiler için bir program yürütüyorum.
Ayrıca uluslararası şirketler için ticaret seminerleri düzenliyorum.
Akademik olarak, sosyoloji alanında yüksek lisans, siyaset bilimi ve hukuk alanlarında lisans diplomam var. Bu akademik geçmiş, öğretme ve bilgi paylaşma tutkumu besliyor. Louis-Dreyfus ve Cargill'de çalıştığım süre boyunca bölgede, özellikle petrol ve tahıl akışı sektörlerinde yoğun olarak çalıştığım için Türkiye'de önemli bir tecrübeye sahibim. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEMBİR) tarafından düzenlenen TUYEM için Antalya'da olmak ve sektör profesyonelleriyle yeniden bir araya gelmek her zaman bir ayrıcalık.
COVID-19 pandemisi, devam eden Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail-Filistin çatışması gibi çok kısa bir süre içinde birçok küresel şoka şahit oluyor ve yaşıyoruz. Covid-19 süreci ile başlayalım. Pandemi bize gıda, tarım ve tarımsal emtialar hakkında ne öğretti?
Pandemi, tarım sektörünün küresel tedarik zincirindeki kritik rolü ön plana çıkardı. Daha önce tarım gereği kadar önemsenmiyor; bankacılık, finans ve teknoloji gibi sektörlerin gölgesinde kalıyordu. Ancak, pandemi tarımı ön plana çıkararak, kesintilerin yaşandığı bir ortamda nüfusun beslenmesindeki temel rolünü bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
İnsanlar çiftçilikten lojistiğe, ticaretten depolamaya kadar tarımın stratejik öneminin farkına varmış oldu. Şirketler yeni gerçeklere hızla uyum sağlayarak olağanüstü bir esneklik gösterdiler. Pandemi bize küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığının yanı sıra sektörün herhang, bir baskı durumuna uyum sağlama ve istikrarı koruma konusundaki kapasitesini de göstermiş oldu. Pandeminin bazı artçı etkileri kalıcı olsa da, bu deneyim sektörün görünürlüğünü ve önemini pekiştirdi.
Rusya-Ukrayna savaşı tahıl piyasasını önemli ölçüde etkiledi. Mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve geleceğe yönelik öngörüleriniz nelerdir?
Rusya-Ukrayna çatışması küresel ticaret akışlarını yeniden şekillendirerek önemli bir belirsizliğe ve gıda milliyetçiliği gibi koruyucu önlemlerin alınmasına yol açıyor. Bu çatışma, temeli Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesine kadar uzanan daha geniş bir jeopolitik mücadelenin bir parçası.
Piyasanın bu tür jeopolitik hususlara verdiği ilk tepki genellikle korumacıdır ve bu da fiyatların aşırı yükselmesine yol açar. Ancak zaman içinde piyasalar yeni normallere uyum sağlar. Şimdilerde yeni ticaret akışlarına ve küresel ticaret dinamiklerinin yeniden şekillenmesine şahit oluyoruz.
Bu sadece bir savaş değil; başta ABD ve Çin olmak üzere yükselen ve mevcut küresel güçleri içeren daha büyük bir jeopolitik çatışmanın içindeki bir çatışma. Bu çatışma, ticaret dinamiklerini, gıda güvencesini ve politika düzenlemelerini etkileyen tarımsal emtialarda jeopolitiğin önemini gözler önüne seriyor.
JEOPOLİTİK KONJONKTÜR TİCARETİN DİNAMİKLERİNİ ŞEKİLLENDİRİYOR
Bu gibi siyasi çatışmalar tarımsal emtia ticaretini nasıl etkiliyor ve sektörde ne gibi değişiklikler öngörüyorsunuz?
Siyasi çatışmalar, ticaret yollarını, fiyatları ve tedarik zincirlerini değiştirerek tarımsal emtia ticaretini önemli ölçüde etkiliyor. Sektör, birleşme ve satın almalar yoluyla büyüyen daha büyük şirketlerle küresel düzeyde konsolidasyon sürecinden geçiyor. Aynı zamanda, gıda güvenliği politikaları ve hükümet teşvikleri sayesinde bölgesel şampiyonların yükselişine de şahit oluyoruz.
Yerel oyuncular da küresel şirketlerin bıraktığı boşlukları doldurarak güç kazanıyor. Sektörün bu şekilde yeniden şekillenmesi verimsizliklere sebep olsa da bu durum istikrar için gerekli. Gıda güvencesinin birinci öncelik olması, yerel üretimi teşvik eden ve ihracatı destekleyen politikaların benimsenmesini beraberinde getiriyor.
DOLAR HEGEMONYASI ŞARTLARINDA FİNANSAL PARADİGMALARI YENİDEN TANIMLAMAK
Ayrıca, finansal ortam da evrim geçiriyor. Hindistan'ın büyümesi, Çin'in gücü ve kripto para birimlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, ABD dolarının hakim olduğu mevcut finansal modelde bazı sorunlara şahit olabiliriz. Bu istikrarsız dönem küresel ticaret ve finans paradigmalarını yeniden tanımlayabilir.
TÜRKİYE'NİN YEM TİCARETİ PARADOKSU: İTHALAT VE İHRACATIN DENGELENMESİ
TUYEM'deki sunumunuzda Türkiye'nin yem ticaretindeki paradoksundan bahsettiniz. Bu konuyu detaylandırabilir misiniz?
Elbette. Türkiye yem ticaretinde ilginç bir paradoksla karşı karşıya. Ülkenizin ithal ettiği tarımsal hammaddelerin yaklaşık %56'sı yeniden ihraç ediliyor. Bu ihracatın %71'i, özellikle unluk buğday ve tavuk yumurtası üretiminde olmak üzere, fason modeline dayanırken, %29'u aktarmalı modeli takip ediyor. Bu durum, Türkiye'nin küresel tarım ticaretindeki stratejik rolünü yansıtırken, ithalata bağımlılık ile ihracat kabiliyetleri arasındaki dengeyi de ortaya koyuyor.
Tedarik zincirlerinde 'Tam Zamanında' ve 'Her İhtimale Karşı' konseptlerinden de bahsettiniz. Bu yem endüstrisi için ne ifade ediyor?
Verimliliğe ve envanter maliyetlerini azaltmaya odaklanan 'Tam Zamanında' modeli, pandemi sırasında önemli sorunlarla karşılaştı. Yaşanan aksaklıklar, şirketlerin tedarik zincirini dirençli kılmak için tampon stoklar tuttuğu 'Her İhtimale Karşı' yaklaşımına duyulan ihtiyacın altını çizdi. Yem endüstrisi için bu değişim, tedarik zincirlerinin şoklara dayanabilmesini sağlamak ve kriz zamanlarında bile gıda güvenliğini sürdürmek anlamına geliyor. Bu stratejik planlama ve muhtemelen daha fazla maliyet demek ancak istikrar için de gerekli.
Enerji dönüşümü ve bunun yem endüstrisi üzerindeki etkisi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Enerji dönüşümü, Mckinsey'e göre tahmini 300 trilyon dolarlık yatırım gerektiren oldukça büyük bir paradigma değişimi aslında. Bu geçiş, enerji tüketim kalıplarında değişikliklere yol açarak, gübre gibi girdilerin maliyetini ve bulunabilirliğini etkileyerek ve tarımsal uygulamaların genel sürdürülebilirliğini etkileyerek yem endüstrisini etkilemektedir. Artan biyoyakıt tüketimi hammadde fiyatlarını etkileyecek ve yem sektörü için proteinlerin göreceli değerini düşürecektir. Rekabetçi kalabilmek için sektörün yeni teknolojileri ve sürdürülebilir uygulamaları benimseyerek bu değişikliklere uyum sağlaması gerekiyor.
GIDA ÜRETİMİNDE TEKNOLOJİ AÇIĞININ KAPATILMASI
Özellikle yem sektöründe faaliyet gösteren okuyucularımız için eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tarım sektörüne saygı duymak ve değer vermek çok önemli. En büyük sorunumuz yeni yetenekleri çekebilmek ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilmek. Nüfus artışı ile gıda üretimi arasındaki uçurumun kapatılmasında teknoloji çok önemli. Verileri bilgiye ve bilgiyi de eyleme dönüştürebilmemiz gerekiyor.
Tarım sektörü genç profesyoneller için cazip bir sektör olarak kabul edilmeli. Teknolojiyi benimsemek, artan talepleri ve sorunları karşılamamıza yardımcı olacak. Nüfus artışının gıda üretme kapasitemizi aştığı yönündeki görüş, teknolojik gelişmelerin bu boşluğu doldurmaya devam etmesiyle çürütülmüştür. Yenilik getirmeye ve uyum sağlamaya devam etmeliyiz.