“Sektör paydaşları ve politika yapıcılar arasındaki doğrudan iletişim, boşluğu doldurmak ve etkili karar alma süreçlerini sağlamak açısından son derece önemli. Bu proaktif katılım, işbirliğini teşvik ederken yem endüstrisinde de etkili değişimlerin önünü açıyor.”
Avrupa yem endüstrisinin önde gelen vizyoner liderlerinden FEFAC Başkanı Pedro Cordero ile bir araya geldik. Veteriner hekimliği geçmişi ve hayvan besleme alanındaki engin tecrübesiyle Cordero’nun İspanya’nın meralarından sektörün önde gelen bir kuruluşuna liderlik etmeye uzanan yolculuğu oldukça etkileyici ve öğretici. FEFAC Başkanı Cordero, 18-21 Nisan 2024 tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen 15. TUYEM (Uluslararası Yem Kongresi ve Sergisi) sonrasında gerçekleştirilen özel bir röportajda, sürdürülebilirlikle ilgili endişelerin giderilmesinden, dayanıklı bir gıda tedariki sağlamak için politika yapıcılarla işbirliği yapmaya kadar sektörün karşılaştığı zorluklarla ilgili görüşlerini nezaketle paylaştı. Sayın Cordero’ya bu özel söyleşiyi kabul ettiği ve okuyucularımızla çok değerli görüşlerini paylaştığı için içtenlikle teşekkür etmek istiyorum.

Üstlendiği görevi değerlendirirken, proaktif katılım ve işbirliğinin önemini vurgulayan Cordero, şöyle diyor: «Sektör paydaşları ile politika yapıcılar arasında doğrudan iletişim, aradaki boşluğu doldurmak ve etkili karar alma süreçleri sağlamak için son derece önemli.» Geleceğe yönelik keskin bir bakış açısına sahip olan Cordero, biyokütlenin döngüselliğini değerlendirme ve protein kullanılabilirliğini hesaplamak için Avrupalı yetkililerle işbirliği yapma girişimleri de dâhil olmak üzere FEFAC’ın stratejik projelerini açıklıyor. Avrupa’nın yem endüstrisinin geleceğine yön veren üst düzey bir yöneticinin aklından geçenleri sizlerle paylaşmak istedik.
İSPANYA MERALARINDAN FEFAC BAŞKANLIĞINA UZANAN BİR YOLCULUK
Lütfen kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ben Pedro Cordero, Haziran 2023’ten bu yana FEFAC Başkanı olarak görev yapıyorum. Kurumsal yönergelerimiz uyarınca görev sürem üç yıl ile sınırlı. Profesyonel yolculuğum veteriner hekimlik alanında başladı ve kariyerim boyunca kendimi adadığım bir alan olan hayvan besleme konusunda uzmanlaştım. Mevcut görevimden önce, İspanya’nın Güneybatı bölgesinde sığır ve kuzu eti üretimine odaklandığımız büyük bir çiftlikte çalışarak değerli tecrübeler edindim. Daha sonra, Nutreco Group’un sahibi olduğu, bölgenin önde gelen karma yem üreticisi Nanta olarak bilinen, hem İspanya hem de Portekiz’de faaliyet gösteren önemli bir gruba katıldım.
Yani Nutreco’daki kariyeriniz bu şekilde mi başladı?
Evet. İlk yıllarımda, şirket içinde çeşitli yönetim rollerine geçmeden önce çiftçilere teknik hizmetler sağladım ve nihayetinde dokuz yıl gibi önemli bir süre boyunca Nanta›nın Genel Müdürü olarak görev yaptım. Bu süre zarfında yirmi bir fabrikanın işleyişini denetlemek, sektörümüzün karmaşıklığı hakkında çok değerli bilgiler sağladı.

Profesyonel çabalarıma paralel olarak, yedi yıl önce FEFAC Başkan Yardımcılığı görevini üstlendiğim İspanyol Yem Üreticileri Konfedereasyonu CESFAC ile aktif olarak çalıştım. FEFAC’ı temsil etme fırsatı, başkanlığa aday gösterildiğimde ortaya çıktı ve şirketimden çifte sorumlulukları yönetme konusunda rehberlik istememi beraberinde getirdi. Karşılıklı fayda sağlayan bir anlaşmaya vardıktan sonra, zamanımı şirketin İspanya ve Portekiz›deki stratejik girişimleri ile FEFAC›a olan sorumluluklarım arasında paylaştırdım.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK HEDEFLERİ VE SEKTÖRÜN GERÇEKLERİ
FEFAC’ın başkanlığını üstlenmek, hayvan besleme alanındaki kapsamlı geçmişime rağmen derin bir öğrenme eğrisi sunan dönüştürücü bir deneyim oldu. Avrupa’daki farklı ülke ve bölgelerde ihtiyaç duyulan çözümlerdeki nüanslı farklılıkları kavramaya başladım. Farklı hassasiyetleri ele alırken, sürdürülebilirlik gibi belirli kapsayıcı temaların sektör genelinde evrensel olarak yankı bulduğu ortada.
Sürdürülebilirlik, son iki yılda yem endüstrisinin tartışmasız en önemli odak noktası hâline geldi.
Son iki yıllık sürece özel vurgu yatmanızın sebebi nedir? Sürdürülebilirlik konusuna daha fazla odaklanılması için, muhtemelen COVID-19 salgınıyla bağlantılı, belirgin bir başlangıç noktası olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Siyasi ve ilişkisel bir perspektiften bakıldığında, COVID-19 salgını öncesindeki senaryo öncelikle işletmeleri, bazen kârlılık pahasına, sürdürülebilirliğe öncelik vermeye teşvik etmeye odaklanmıştı. Bu yaklaşım zaman zaman pratik çözümlerden ziyade siyasi açıklamalar yapmaya kadar varıyordu. Ancak mevcut manzara daha pragmatik bir duruşa doğru bir kaymayı yansıtıyor. Avrupalı politika yapıcılar artık sürdürülebilirlik ile temel ihtiyaç maddelerinin kesintisiz üretimi arasında bir denge kurmanın gerekliliğini kabul ediyor. Pandemi ve Ukrayna’daki çatışmayı çevreleyen olaylar, gıda güvenliğinin stratejik öneminin altını çizerek, hem sürdürülebilirlik hedeflerini hem de dayanıklı bir gıda tedariki sağlama zorunluluğunu dikkate alan bütüncül bir yaklaşıma duyulan ihtiyacı öne çıkardı.
Yani gıda hem ulusal hem de kıtasal ölçekte bir güvenlik meselesi haline mi geldi?
Kesinlikle öyle. İşte bu yüzden sürdürülebilirlikten bile daha büyük bir önemli hale gelen gıda güvenliğine vurgu yapıyoruz. Bu bakımdan Avrupalı yetkililerin, son yıllarda önemli maliyet artışlarına sahne olan enerji güvenliğine verilen öneme benzer şekilde, Avrupa pazarları için gıda üretimini kolaylaştırmaya öncelik vermeleri şart. Gıda güvenliği kısa vadede daha da önemli bir gündem maddesi haline gelmeye aday.
ÖZEL SEKTÖR GÖREVLERİ VE FEFAC LİDERLİĞİ ARASINDAKİ HASSAS DENGE
Özel bir şirketteki rolünüz ile FEFAC›taki liderlik pozisyonunuz arasındaki sorumluluklarınızı dengelemekte zorluklarla karşılaştınız mı?
Bu gerçekten de önemli bir soru. Birçok kişi bu tür ikili rolleri yönetme konusunda tavsiyelerde bulunsa da, sonuçta sorumluluk size ait. Kariyeriniz boyunca edindiğiniz sicil, dürüstlüğünüz ve insanların size duyduğu güven hakkında çok şey söylüyor. İspanya’daki deneyimim karakterime duyulan bu güveni yansıtıyor.
Belli ki FEFAC’taki görevinize aday gösterilmeniz sebepsiz değil.
Bu konuda tüm cevaplara sahip olmasam da, kendimi kanıtlamak benim için çok önemliydi. Bu yalnızca tarafsız veya dengeli görünmekle ilgili değil, daha ziyade kendi ülkemdeki deneyimime benzer şekilde açık ve dürüst işbirliğini teşvik etmekle ilgili bir nokta. Sektör paydaşları ile politika yapıcılar arasındaki doğrudan iletişimin, aradaki boşluğu doldurmak ve etkili karar alma süreçlerini sağlamak için son derece önemli olduğuna inanıyorum. Bu sadece tarafsızlık meselesi değil; aynı zamanda sektörün sorunlarını doğru bir şekilde aktarmak, geri bildirim istemek ve uygulanabilir çözümler önermekle ilgili. Sonuçta, politika yapıcılar da ortak hedeflerimizden menfaat sağlayan Avrupa vatandaşları. Tam bir mutabakat her zaman mümkün olmasa da, diyaloğu ve karşılıklı anlayışı teşvik etmek çok önemli.

Brüksel’de bulunduğum süre boyunca, politika yapıcılar arasında sektörün bakış açılarıyla etkileşime girmeye açık olduklarını gözlemledim. Bu çerçevede, doğrudan etkileşim ve işbirliğini kolaylaştırmak amacıyla politika yapıcıları toplantılarımıza katılmaları için aktif olarak davet ettik.
ENDÜSTRİ VE KARAR VERİCİLER ARASINDA KÖPRÜ OLMAK
Bazı Avrupa ülkelerinde, çiftçilerin belirli düzenlemelere karşı büyük çaplı protestolar düzenlediğini, artan maliyetler ve yapay et veya ‘beyond meat’ gibi alternatif et anlayışları lehine besi hayvanı üretiminin günah keçisi haline getirilmesiyle ilgili endişelerini dile getirdiklerini gözlemliyoruz. FEFAC’ın yem üreticileri ve karar alıcılar arasındaki köprü rolü ve sürdürülebilirlik hedeflerini benimsemiş olduğunuz göz önüne alındığında, FEFAC’ın bu tartışmalı konudaki resmi tutumu nedir?
Teşekkür ederim çünkü ‘köprü’ olma kavramını vurgulayarak geçerli bir noktaya değindiniz. Bu, tam olarak FEFAC olarak bizim amacımızı gayet iyi özetliyor - çiftçiler, daha geniş gıda zinciri ve politika yapıcılar arasında bir kanal olarak hizmet etmek. Bu paydaşlar arasında konumlanarak, perakendeciler ve tüketiciler tarafından talep edilen sürdürülebilirlik hedeflerinin karşılanmasına yönelik işbirliğini teşvik etme ve çabaları hizalama konusunda ayrılmaz bir rol oynuyoruz. Bizim yaklaşımımız, çiftçilerle proaktif etkileşimi, onların endişelerini anlamayı ve pratik anlamda sürdürülebilirliğe öncelik veren uygulanabilir çözümler sunmaya dayanıyor.

Yem endüstrisinin sesi olarak, proaktif bir duruş sergilemenin öneminin farkındayız. Bu amaçla, AB’deki çiftçilerin ve tarım kooperatiflerinin birleşik sesi olan Copa-Cogeca ile yakın işbirliğimizi sürdürüyoruz. Devam eden diyalog ve işbirliği yoluyla, karşılıklı fayda sağlayan çözümler belirlemeyi amaçlıyoruz. Ayrıca, çiftçilerin sürdürülebilirlik tedbirlerini kademeli olarak benimsemelerini savunuyor ve uygulamalarını değiştirmelerinin karmaşıklığını kabul ediyoruz.
Görüştüğümüz komisyon yetkililerinin mesajlarımıza ve önerilerimize açık olmaları beni cesaretlendiriyor. Bu olumlu diyalog, ortak sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşma yolunda yapıcı bir işbirliğinin temelini oluşturuyor.
Avrupa Komisyonu, sürdürülebilirlik düzenlemeleriyle ilgili olarak üreticilerin ciddi eleştirilerine hedef oluyor. Sizce bu eleştiriler, sürdürülebilirlik gündeminin biraz abartıldığı ve muhtemelen sıradan çiftçilere gereksiz yükler getirdiği algısını mı yansıtıyor?
Dürüst olmak gerekirse, ben karar vericilerin kasıtlı olarak çiftçileri hedef aldığını düşünmüyorum. Ancak, bazı politikaların istenmeyen sonuçları, özellikle çiftçiler için kârlılık konusunda sorunlara yol açıyor. Çiftçilerin bu yeni şartlara uyum sağlamakta zorlandıkları açık. FEFAC olarak, çiftçilerle dayanışma içindeyiz, onlara destek sunuyor ve ilgili dernekleri aracılığıyla kaygılarını paylaşıyoruz. Ancak politikacıların da toplumdan ve her biri farklı bakış açılarına ve önceliklere sahip çeşitli kuruluşlardan gelen ağır baskılarla karşı karşıya olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Özellikle kim tarafından? Küresel ölçekteki şirketlerden mi yoksa ticaret örgütlerinden mi bahsediyoruz?
Tam anlamıyla değil. Avrupa’daki toplumsal hareketler önemli bir güce ulaşmış durumda ve demokratik bir çerçeve içerisinde haklı olarak farklı görüşlere sahipler. Bu farklı perspektiflere tam anlamıyla saygı duymak gerekiyor. Ancak FEFAC olarak bizim rolümüz, önerilen eylemlerin potansiyel sonuçlarını vurgulamak ve mevcut sorunları daha da kötüleştirebilecek çözümlere karşı uyarıda bulunmaktır.
Herhangi bir siyasi parti ya da belirli bir sosyal hareket ile aynı çizgide değiliz; daha ziyade, gerçeklere dayalı analizlere dayanarak sektörün çıkarlarını temsil ediyoruz. AB ülkelerindeki farklı görüşlere rağmen, FEFAC sektörün birleşik sesi olarak hizmet verirken bu farklı bakış açılarını politika yapıcılar için tutarlı bir duruşa entegre etmeye gayret gösteriyor.
Politikacılar, ortak sorunlara ilişkin farklı geri bildirimleri uzlaştırma zorluğuyla karşı karşıya kaldıklarından, kesin çözümlere ulaşmak da oldukça güçleşiyor. Bu bakımdan bizim yaklaşımımız, bu farklı girdileri birleşik bir bakış açısına dönüştürerek politika yapıcılar için karar alma sürecini basitleştirmek şeklinde.
FEFAC’IN GÜNDEMİ VE GELECEKTE ATACAĞI ADIMLAR
FEFAC’ın Brüksel’deki yıllık toplantısı hakkında neler söylemek istersiniz?
Sektörün karşı karşıya olduğu kritik konuları ele almak üzere çeşitli kuruluşlarla çok sayıda toplantıya aktif olarak katılıyoruz. Önümüzdeki haftalarda ortaklarımız COCERAL ve FEDIOL ile bir araya gelerek yaklaşmakta olan AB Orman Kaynı Önleme Yönetmeliği (EU Deforestation-Free Regulation) ve bu yönetmeliğin uygulanmasını ele alacağız. Bu, yakın gelecekte bizim için kilit bir odak noktası olacak.
Ayrıca, Mayıs ayı sonunda Brüksel’de gerçekleştirilecek olan 68. yıllık toplantımız, paydaşları bu tartışmalar hakkında bilgilendirmek için bir platform görevi üstlenecek. Genellikle sektör üyeleri, üreticiler, tedarikçiler ve derneklerin katıldığı toplantı herkese açık olacak. Toplantı sırasında katılımcıların geri bildirimlerini dinleyecek, sektörün ihtiyaçlarıyla uyumluluğu sağlayacak ve gerekli ayarlamaları değerlendireceğiz. Bu geri bildirim döngüsü, doğru yolda olduğumuzdan emin olmak için hayati önem taşıyor.
FEFAC olarak gelecek projeleriniz nelerdir?
Stratejik projelerimizden biri, yem döngüselliği için göstergeler oluşturmayı amaçlayan, tesislerde biyokütle kullanımının sürdürülebilirliğini hesaplamak için bir döngüsellik değerlendirme aracı geliştirmeyi içeriyor. Tamamlandığında, formülünüzde kullandığınız bileşenlerin yüzdesine bağlı olarak müşterinize ürününüzün döngüselliği hakkında bilgi verebileceğiz. Bu göstergeyi oluşturmamız gerekiyor.

İkinci hedefimiz, kıta genelinde protein bulunabilirliğini hesaplamak için Avrupalı yetkililerle işbirliği yapmak. Son olarak, ormansızlaşma düzenlemelerini çevreleyen zorlukları ele almaya kararlıyız. Bu üç hedef kısa ve orta vadeli stratejimiz için çok önemli.
BÖCEK ÜRETİMİ İLE İLGİLİ ENDİŞELER
Döngüsellikten bahsetmişken, böceklerin yem olarak kullanılması hakkındaki düşüncelerinizi de duymak isterim.
Böcekler, şu anda küçük oranlarda da olsa giderek Avrupa’nın protein üretiminin bir parçası haline gelmektedir. Ancak gelecekte kullanımları önemli ölçüde artabilir. Böceklerin öncelikle atık maddelerle beslendiği ve daha sürdürülebilir bir yaklaşımla uyumlu olan gelecek vizyonumuzu belirtmek istiyoruz.
Böceklerin yemlik tahıllarla beslenmesi konusunda çekincelerimiz var, çünkü bu doğrudan yem üretimiyle bir rekabet teşkil ediyor. Burada dengeyi bulmak çok önemli. Bir geri dönüşüm biçimi olarak atık maddeler kullanılarak böcek üretimini destekliyoruz. Ancak, insan veya hayvan beslenmesine uygun yenilebilir hammaddeler böcekleri beslemek için kullanılırsa, bu sadece bir protein kaynağını diğeriyle ikame etmek anlamına gelecektir. Bu da bizim kayda değer bir avantaj sağlamıyor. Bu konunun çözüme kavuşturulması ve açıklığa kavuşturulması bizim için son derece önemli.