BLOG

Ruminant Yem Katkı Sektöründeki Gelişmeler

22 Ocak 20189 dk okuma

“Kâr marjının giderek daraldığı, çevre kirliliğinin hızla arttığı günümüz dünyasında ruminant rasyonlarında ve yemlerde hangi katkının kullanılacağı çok önemli hale gelmiştir. Kârlı bir üretim için doğru zamanda doğru yem katkılarının kullanımı, sürü sağlığı konusunda teknik personelin iş yükünü azaltarak toplam kârlılığı artıracaktır.”  

ruminant-yem-katki-sektorundeki-gelismeler

Sion RICHARDS - EMEA- Ruminant Uzmanı & Yavuz MERAL - Türkiye-Teknik Pazarlama Sorumlusu

GİRİŞ Ruminantlar üzerinde yapılan genetik çalışmaların ve ruminant besleme alanındaki bilginin artmasının bir sonucu olarak gün geçtikçe hayvanların süt ve et verimleri artmıştır. Bu durum, ruminant beslenme uzmanlarının işini giderek zorlaştırmaktadır. Ruminant besleme alanında ilk ve en önemli zorluk, dengeli bir rumen sindirimidir çünkü artan verime paralel olarak hayvan besleme alanındaki stratejiler de değişmiştir. Yem katkı maddeleri özet olarak “hayvan verimini ve/veya sağlığını iyileştiren, hayvan için esansiyel olmayan bileşenler” olarak tanımlanmaktadır ancak sindirim hastalıkları ve metabolik hastalıklar ile karşılaşmadan yüksek verim elde etmek için artık “esansiyel” hale gelmektedirler. Bu ikilemi kısaca özetleyebilmek için şu ifade kullanılabilir; hayvanların sindirim sistemlerinde ve yem hammaddeleri geçmişe kıyasla neredeyse aynıyken, aynı yemle elde edilen verimlilik önemli düzeyde iyileşmiştir. Bu mini-derleme, ruminant besleme alanında kullanılan bazı yem katkı maddeleri hakkında kısa bilgi vermek amacıyla kaleme alınmıştır. VİTAMİNLER Birkaç aydır vitamin piyasasında olağan dışı günler yaşanmaktadır. Bu dalgalanmanın temel sebepleri; Çin Hükümeti'nin çevresel kaygılara bağlı sıkı kısıtlamaları ve bir hammadde fabrikasında forsmajör'e neden olan talihsiz kazadır. Bu gelişmelere bir de artan hammadde fiyatları eklendiğinde, bahsedilen gelişmeler ruminant besleme uzmanlarının omuzlarına ekstra sorumluluk getirmektedir. Açık bir biçimde bilindiği üzere yüksek karlılığın en basit ve net yolu hayvanları sağıklı bir biçimde beslenmesini, yani sağlıklı kalmalarını sağlamaktır. Vitamin terimi “vital” (yaşamsal) ve “amin” (Bir ya da daha fazla karbon atomuna bağlı, azot atomu içeren organik bileşikler) kelimelerinden türemiştir. Vitaminlerin hayvan besleme alanında kullanımlarının iyi bilindiği düşünülmektedir. Ancak bugünkü yüksek verimli hayvanların vitamin ihtiyaçları hakkında gerçekten yeterli bilgiye sahip miyiz? Hayvan besleme alanında vitaminler, halen dinamik ve zorlayıcı bir konu olarak yerini korumaktadır. Farklı türler; verim çeşitleri, fizyolojik dönemleri, stres uyaranları, çevresel faktörler vb. için farklı düzeylerde vitaminlere ihtiyaç duymaktadır. Geçmişte yapılan çalışmalar ile minimum (ya da sub-optimum) vitamin ihtiyaçları belirlenmiştir. Fakat ana referansların belirttiği ihtiyaç tablolarının optimum düzeyde sağlık ve verimlilik parametreleri için yeterli olmadığını gözlemlemekteyiz. Optimum Vitamin Nutrition - OVN™ (En uygun düzeyde vitamin beslemesi) sektörün lider firması olan Royal DSM tarafından geliştirilmiş bir konsepttir ve Şekil-1 de bu konsept açık bir şekilde özetlenmiştir. Tüm vitaminler (belirli seviyelerde) ruminantların sağlığı ve verimliliği için esansiyeldir. Şekil-1’de gösterildiği üzere, geçmişte yapılan doz/cevap çalışmaları sadece vitaminlerin eksiklik semptomlarının giderilmesini sağlamaktadır ki bu yaklaşım optimum sağlık ve verimlilik parametrelerinin elde edilmesi anlamına gelmemektedir. Pratikte, vitaminlerin eksiklik semptomları genellikle metabolik sendrom semptomları altında maskelenmektedir ve bu durum artan yetiştirme maliyetleri ile sonuçlanmaktadır. Çiftliklerde kârlılığın artırılması için en etkin ve en basit uygulama, sürünün sağlığının korunması yaklaşımıdır. Sahada, bir hastalığı önlemenin, hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi etmeye kıyasla daha az maliyetli olduğu birçok kez tecrübe edilmiştir. Artan yetiştirme maliyetlerine paralel olarak, sürü kârlılığı ile direkt ilişkisi olan bazı vitaminler daha ön plana çıkmıştır. Betakaroten, reprodüktif performansı iyileştirmesi nedeniyle profesyoneller tarafından “fertilite vitamini” olarak bilinmektedir. Biotin, iyileşen tırnak sağlığı, daha az topallık skorları ve yüksek süt verimi için esansiyeldir. Rasyona yapılan yüksek vitamin E katkıları mastitis vakalarını azaltarak, meme sağlığı için gerekli maliyetleri azaltmaktadır. Bunların haricinde, tüm vitaminler metabolizmada benzersiz ve kompleks görevler alırlar ve bazı vitaminlere daha çok önem vermek doğru bir yaklaşım değildir. Ruminant metabolizmasında vitaminlerin birlikte oynadığı rolleri gösteren ve araştıran bir çok araştırma olduğu için bu makalede bu görevler detaylı bir şekilde açıklanmayacaktır.

RADİKAL BİR YENİLİK: RUMİNANT RASYONLARINA EKSOJEN AMİLAZ İLAVESİ Sindirim kanalındaki nişasta sindirilebilirliğini etkileyen, nişastanın granül boyutu, mısır yapısı ve tahılın protein matriksi gibi birçok faktör bulunmaktadır. Mısır nişastasının önemli bir bölümü işkembede fermente olarak enerji sağlar ve bu fermentasyon oranı mısır varyetesine, hasat zamanına ve nişasta vitrözlüğüne göre %50 ile 95 gibi önemli bir aralıkta değişebilmektedir.

Rumende yıkımlanmayan nişasta ince bağırsaklara geçmekte ve endojen enzimler nişastayı burada hidrolize etmektedir. İnce bağırsaklara fazla miktarda nişasta geçmesi, sütteki laktozun bir prekürsörü olan glukozun alımını artırsa da bağırsakların nişasta yıkımlayabilme kapasitesi sınırlıdır. Eğer nişasta burada da sindirilemeyerek ince bağırsakların ötesine geçerse, daha düşük skorlu dışkı ve kötüleşen yemden yararlanma vakaları gözlenebilemektedir. Düşük nişasta sindirilebilirliğinin süt üretimi üzerindeki etkisi bir çalışmadan net bir biçimde ortaya konmuştur; dışkı ile atılarak israf edilen nişastanın %1’i, 0.5 kg günlük süt üretimine eşittir. Dışkı ile atılan nişasta israfının maliyeti kolayca ve pratik olarak hesaplanabilmektedir; %95 sindirilebilirliğe sahip mısır nişastasından günlük 5.5 kg tüketen 1000 hayvana sahip olan bir çiftliğin 100 günlük zararı 41 ton miktarında mısıra eşdeğerdir. Bu hesaplama, nişasta israfına bağlı olarak üreticilerin yüzleşmek zorunda kaldığı ekstra maliyeti gözler önüne sermektedir. Hayvan tarafından daha iyi değerlendirilen aynı yem miktarı ile daha fazla süt üretmek mümkündür.

Nişasta sindirilebilirliğinin arttırılması ve rumende hazır enerji kaynağının bulunması ile daha etkin ve daha kârlı süt üretimi potansiyeli artmaktadır. Belirtilen yaklaşım için ruminant rasyonlarına ilave edilen eksojen amilaz enzimi önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle bir ürün- Ronozyme Rumistar™ rumende çalışarak nişastanın oligosakkaritlere hidrolizasyonunu artırmaktadır. Bu oligosakkaritler lifleri parçalayan bakterilerin aktiviteleri için gereken hazır enerji kaynağını oluşturmaktadır ve böylece rumendeki toplam mikroorganizma aktivitesi artmaktadır. Bu prosesin sonucunda mısır danesinin toplam sindirim kanalındaki sindirilebilirliği iyileşmektedir. Mısır nişastasının oligosakkaritlere parçalanılarak, bu yapıların selülolitik bakteriler tarafından enerji kaynağı olarak kullanılmasına “çapraz besleme” ismi de verilmektedir. Bahsedilen metabolizma sayesinde, eksojen amilaz nişastanın yıkımlanmasının yanı sıra rumendeki lif sindirilebilirliğini de iyileştirmektedir. Bu “çapraz-besleme” metabolizmasının bir diğer getirisi ise, nişasta moleküllerinin süt şekeri ve süt yağı üretiminde kullanılan propiyonik asit ve/veya laktik asit gibi uçucu yağ asitlerinin yerine oligosakkaritlere parçalanmasının sonucu olarak rumen pH’sı düşmeden ruminal nişasta sindirilebilirliğinin artmasıdır. Geçtiğimiz 12 ay süresince, bu enzimin etkilerini incelemek üzere yaklaşık 9 bin hayvan üzerinde toplamda 16 deneme gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmaların ortak sonucunda eksojen amilaz ilavesi ile günlük hayvan başına 1,4 kg daha fazla süt üretimi sağlanmış ve dışkı yıkama eleği analizi gerçekleştirilen 11 çalışmanın 9’unda dışkıdaki nişasta miktarının azaldığı görsel olarak da tespit edilmiştir. Ruminant besleme alanındaki bu kazanç/yatırım oranı yüksek strateji ile rumen ekosistemi iyileştirilerek israf edilmesi olası olan besin maddelerinden yararlanma sağlanmakta ve dışkı üretimi için daha az para harcanması anlamına gelmektedir.

KÖKLERE DÖNÜŞ! HEM KÂRLILIK HEM DE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN RASYONLARDA ESANS YAĞ BİLEŞENLERİNİN KULLANIMI Bitkilerden elde edilen esans yağlar, insanlık tarihi boyunca medikal amaçla kullanılmıştır. Bu bileşenlerin esansı, aroması, antiseptik ve koruyucu özellikleri çok eski çağlardan beri insanlarda merak uyandırmıştır. Bitkilerin ve esans yağların medikal amaçla kullanılmasının tarihi Mezopotamya’ya, MÖ 2600’lü yıllara kadar uzanmaktadır. Ruminant besleme alanında doğal esans yağların karışımları ile ilgili yapılan çalışma sayısı kısmen sınırlıdır, ancak gün geçtikçe bu konu ile ilgili gerçekleştirilen araştırma sayısında artış gözlenmektedir. Doğada 250.000-500.000 arasında bitki türü olduğu düşünüldüğü zaman, bu bilim alanının uzun yıllar boyunca hayatımızda yer alması kaçınılmaz olarak düşünülebilir.

ESANS YAĞLARIN METABOLİK ETKİLERİ Uzun süredir Avrupa’da ve ülkemizde hayvanların beslenmesinde yem katkı maddesi olarak iyonoforların ve antibiyotiklerin kullanımı yasaktır. Tek mideli hayvanlarda esans yağlar genellikle antibiyotiklere alternatif doğal bir “çözüm” olarak kullanılmaktadır. Çünkü bazı önemli patojenlere karşı esans yağların antibiyotik etkileri ilgili çalışmalar ile kanıtlanmıştır.

Geviş getiren hayvanların işkembesinde çok fazla sayıda mikroorganizma bulunmaktadır. Bu mikroorganizmaların, fermantasyon son ürünleri farklılık gösterdiği için, farklı metabolitlerin üretimi/yıkımlanmasından sorumlu oldukları düşünülebilir. Örneğin karbonhidratları yıkımlayan selülolitik ve amilolitik bakteriler, farklı uçucu yağ asitlerinin, proteolitik mikroorganizmaların, amonyağın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bilindiği üzere geviş getirenlerde proteinlerin sindirim metabolizması, tek mideli hayvanlardan oldukça farklılık göstermektedir. İşkembeye gelen ve azot içeren bileşiklerin büyük bir bölümü bazı bakteriler tarafından amonyağa parçalanır, daha sonra bu amonyak rumen içerisinde kullanılır veya metabolizma için toksik olabilecek bu maddenin bir kısmı karaciğere taşınarak üreye çevrilmektedir. Ürenin bir kısmı böbrekler yolu ile uzaklaştırılırken bir kısmı ise salivasyon yolu rumene gelerek buradaki bakteriler için tekrar azot kaynağı oluşturmaktadır. Rumino-hepatik azot döngüsü olarak da adlandırılan bu iz yolunun bazı dezavantajları bulunmaktadır. Çünkü rumene gelen değerli ve verimi etkileyebilecek “sınırlayıcı” aminoasitler de amonyağa yıkımlanmaktadır. Esans yağlar bu iz yolunda deaminasyon aşamasında devreye girmektedir ve azotlu bileşikleri amonyağa yıkımlayan bakterilerin aktivitesini sınırlamaktadır. Çünkü in vitro ortamda gerçekleştirilen çalışmalarda hiper-amonyak üreticisi bakterilerin (HAÜB) esans yağlara karşı çok duyarlı olduğu belirlenmiştir. Bu bakteriler rumende az sayıda bulunmasına karşın amonyak üretiminin yaklaşık %50’sinden sorumludur.

Gün geçtikçe artan çevre kirliliği ile endüstriyel hayvancılığın artırdığı sera gazı salınımı önemli düzeyde tepki çekmektedir. Dünyada üretilen sera gazlarının önemli bir bölümünün endüstriyel ruminant üretiminden kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. Rumende oluşan metan gazı enerji içermektedir ve metan salınımı yükseldikçe enerji etkinliği azalmaktadır. Çünkü metan ile metabolize olma potansiyeli olan enerji, atmosfere salınmaktadır. Ruminantlar tarafından üretilen ve salınan metan miktarının baskılanması ile hem çevre kirliliğinin önüne geçilmesi hem de kısıtlı yem kaynaklarının daha etkin kullanılması hedeflenmektedir. Esans yağların metan salınımı üzerine baskılayıcı etkisi olduğunu kanıtlayan çalışmalar bulunmaktadır. In vitro denemelerde esans yağların metan üreten (metanojen) bakterileri önemli ölçüde baskıladığı gözlenmiştir.

Ruminantların sindirim sitemine gelen yapısal olmayan karbonhidratlar (YOK) burada bulunan bakteriler tarafından hızla fermente edilerek değişen miktarlarda uçucu yağ asitlerinin (UYA) oluşmasına neden olmaktadır. Ruminantların fazla miktarda YOK tüketmesi ile rumende UYA birikimi artar ve rumen pH’sı düşmeye başlar. Profesyonel çiftliklerde akut asidozis vakaları nadiren gözlenmekte ve genellikle işçilik hatalarından kaynaklanmaktadır. Ancak subakut asidozis sahada yaygın olarak gözlenmektedir. Artan verimler ile özellikle erken laktasyon döneminde kuru madde tüketiminin de düşük olması, hayvan besleme alanında çalışanları agresif olarak nitelendirilebilecek rasyonlar yapmaya zorlamaktadır. Bu durumda subakut asidozis oluşmakta ve uzun süren vakalarda tırnak sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir. Tırnak sağlığının bozulmasını bir çok metabolik hastalık silsile şeklinde izlemekte ve hem verim hem de reprodüktif performans önemli düzeyde olumsuz etkilenmektedir. Subakut asidozisi önlemenin en önemli ve etkili yolu doğru rasyon yönetimidir. Rasyon yönetimine ek olarak alınan önlemlerin başında bilindiği üzere rumen tamponlayıcıları gelmektedir. Rumen tamponlayıcılarının temel görevi, düşen pH’yı tekrar normal düzeylere getirmek olarak düşünülebilir. Ancak esans yağlar Ruminobacter amylophilus gibi amilolitik bakterilerin etkinliğini azaltarak rumendeki nişasta yıkım hızını yavaşlatmaktadır. Böylece nişastanın hızlı bir şekilde yıkımlanarak ortamda dramatik UYA birikiminin önüne geçilmekte ve böylece lif sindirimi iyileşmektedir. Çünkü selülolitik bakteriler düşük pH düzeylerine karşı çok hassastır. Lif sindiriminin iyileşmesi, süt yağında artışı da beraberinde getirmektedir. Bunun yanı sıra bazı esans yağlar, laktik asidi glukoz prekursorü olan propiyonik aside dönüştüren bakterileri desteklemektedir. Bu metabolizma ile rumendeki asit yükü azalacak ve rumen dengesi iyileşerek süt ve et üretimi için sağlanan enerji artmış olacaktır. Ruminantlar için özel olarak formüle edilmiş esans yağ bileşenleri karışımlarının yağa göre düzeltilmiş süt verimini arttırdığı, rumen ortamını dengelediği ve yemden yararlanmayı iyileştirdiğini ortaya koyan birçok çalışma bulunmaktadır.

SONUÇ Kâr marjının giderek daraldığı, çevre kirliliğinin hızla arttığı günümüz dünyasında ruminant rasyonlarında ve yemlerde hangi katkının kullanılacağı çok önemli hale gelmiştir. Kârlı bir üretim için doğru zamanda doğru yem katkılarının kullanımı sürü sağlığı konusunda teknik personelin iş yükünü azaltarak toplam kârlılığı artıracaktır. Yem ile optimum vitamin seviyelerinin sağlanması genel olarak hayvan sağlığını iyileştirecek, esans yağ ve eksojen enzim katkılarının kullanımı ile optimum rumen sağlığı ve maksimum kârlılık elde edilecektir.

Kapak Dosyası Kategorisindeki Yazılar
21 Temmuz 20205 dk okuma

LİSANSLI DEPOCULUK VE YEM SEKTÖRÜ AÇISINDAN ÖNEMİ

Hikmet ÖZKAN Kurucu Tokay Danışmanlık Ltd.Şti Lisanslı depoculuk sistemi, ülkemiz açısından stratej...

18 Aralık 20233 dk okuma

AB karma yem üretimi 2023’te zorluklarla karşı karşıya

22 Mayıs 20232 dk okuma

ÇİFTLİK HAYVANLARINDA ISI STRESİ