BLOG

OECD-FAO Tarımsal Görünüm 2024-2033 raporundan öne çıkan bilgiler

19 Ağustos 20249 dk okuma

OECD-FAO Tarımsal Görünüm 2024-2033, gelişmekte olan ekonomilerin küresel gıda piyasası dinamiklerini yönlendireceğini, Hindistan ve Güneydoğu Asya yükselirken Çin’in etkisinin azalacağını ortaya koyuyor. Küresel tarımsal verimlilik artmaya devam ederken, sera gazı emisyonlarındaki sürekli artış dikkate alınarak gıda güvenliğini artırmak ve yetersiz beslenmeyi azaltmak için gıda kaybı ve israfının acilen ele alınmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Nüfus ve gelir artışına bağlı olarak küresel gıda tüketiminin yıllık %1,2 oranında artacağı tahmin ediliyor. Çoğu bölgede, diyetlerde hayvansal kaynaklı gıdaların payının artması ve bunun sonucunda hayvancılık üretiminin genişlemesi ve yoğunlaşması sonucunda, bitkisel ürünlerin yem olarak kullanımındaki büyümenin doğrudan gıda kullanımındaki büyümeyi geride bırakması bekleniyor.


OECD-FAO Tarımsal Görünüm 2024-2033, önümüzdeki on yılda küresel tarımı şekillendirecek önemli trendleri gözler önüne seriyor. Rapora göre, kalori alımının orta gelirli ülkelerde %7 oranında artması beklenirken, düşük gelirli bölgeler %4›lük bir artışla 2030 yılına kadar sıfır açlık hedefinin gerisinde kalacak. Tarımsal sera gazı emisyonlarında öngörülen %5’lik artışa rağmen, üretkenlikteki gelişmelerin verimliliği artırması bekleniyor. Gıda kaybı ve israfının azaltılması sera gazı emisyonlarını %4 oranında azaltabilir ve 153 milyon kişiyi yetersiz beslenmeden kurtarabilir. İyi işleyen uluslararası piyasaların gıda güvenliği için önemini koruyacağı öngörülürken, reel uluslararası emtia fiyatlarının bir miktar düşmesi beklense de, tahminler bu düşüş muhtemelen yerel gıda fiyatlarına yansımayacağı yönünde.

Raporun temel mesajları;

1. Son 20 yılda küresel tarım ve balıkçılık piyasalarındaki gelişmelere giderek daha fazla yön veren gelişmekte olan ekonomilerin önümüzdeki on yılda da bu durumu devam ettirmesi bekleniyor.

2. Çin Halk Cumhuriyeti›nin küresel gıda ve tarım tüketimini yönlendirmedeki rolü azalırken, Hindistan ve Güneydoğu Asya›nın büyüyen kentsel nüfusları ve artan refah düzeyleri sayesinde nüfuz kazanacağı düşünülüyor.

3. Orta gelirli ülkelerde kalori alımının, büyük ölçüde temel gıda maddeleri, hayvansal ürünler ve yağların daha fazla tüketilmesi nedeniyle %7 oranında artması öngörülüyor. Düşük gelirli ülkelerdeki kalori alımı ise %4 oranında artarak ancak bu hız Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi olan 2030 yılına kadar sıfır açlık hedefine (SDG2) ulaşmak için oldukça yetersiz kalacaktır.

4. Büyümenin ekili arazi ve hayvan sürüsü genişlemelerinden ziyade verimlilik artışlarına dayanacak olması sayesinde tarım kaynaklı küresel sera gazı (GHG) emisyon yoğunluğunun azalması bekleniyor, ancak tarımdan kaynaklanan doğrudan emisyonlar yine de %5 oranında artacak.

5. Gıda kaybı ve israfının yarıya indirilmesi, 2030 yılına kadar küresel tarımsal sera gazı emisyonlarını %4 ve yetersiz beslenen insan sayısını 153 milyon azaltma potansiyeline sahip.

6. Sağlıklı bir şekilde işleyen uluslararası tarımsal emtia piyasaları, kalorilerin %20’sinin ticaretinin yapılması ve kırsal geçim kaynaklarının piyasalara ve küresel tarımsal gıda değer zincirlerine katılımdan faydalanabilmesi sayesinde küresel gıda güvenliği için önemini korumaya devam edecek.

7. Önümüzdeki on yıl içinde ana tarımsal emtialar için reel uluslararası referans fiyatlarında hafif bir düşüş öngörülüyor ancak bu durum yerel perakende gıda fiyatlarına yansımayabilir.


OECD-FAO Tarımsal Görünüm 2024-2033, tarımsal emtia ve balık piyasalarına ilişkin on yıllık beklentilerin ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde kapsamlı bir analizini yapıyor. Rapor, 20 yıldır OECD ve FAO tarafından, Üyeleri ve uluslararası emtia örgütleriyle işbirliği içinde ortaklaşa hazırlanıyor. Özellikle son küresel COVID-19 pandemisi, yükselen jeopolitik gerilimler ve iklim değişikliğinin artan etkisi bağlamında politika planlaması için yapılandırılmış bir referans görevi görüyor. Yayınlanan 20. ortak Tarımsal Görünüm raporu, küresel tarımın son yirmi yıldaki gelişimini yansıtırken 2033 yılına kadar olan projeksiyonları sunuyor.

Son 20 yılda küresel tarım ve balıkçılık piyasalarındaki gelişmelere giderek daha fazla yön veren gelişmekte olan ekonomilerin önümüzdeki on yılda da bu ivmeyi devam ettirmesi bekleniyor.

Çin Halk Cumhuriyeti›nin küresel gıda ve tarım tüketimini yönlendirmedeki rolü azalırken, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkelerinin büyüyen kentsel nüfusları ve artan refah düzeyleri dolayısıyla küresel tüketim paylarını artıracakları düşünülüyor.

Son 20 yılda, özellikle düşük ve orta gelirli ekonomilerdeki nüfus ve gelir artışına bağlı olarak tarımsal ürün tüketiminin arttığı görülmektedir. Bu ülkeler aynı zamanda teknoloji ve inovasyondaki ilerlemeler ve doğal kaynaklarının kullanımını artırarak üretimlerini hızla artırmıştır. Tarımsal üretim ve tüketim yerlerinde ortaya çıkan kaymalar, uluslararası tarımsal ticaret modellerinde değişikliklere yol açmıştır.

Raporun temel öngörüleri; Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkelerinin küresel tarımsal gıda sistemleri üzerindeki etkisinin önümüzdeki on yıl içinde artmaya devam edeceğini gösteriyor. Bununla birlikte, Çin önceki on yılda küresel tüketim artışının %28’ine katkıda bulunurken, önümüzdeki on yılda ek talepteki payının, beslenme alışkanlıklarının istikrara kavuşması, daha yavaş gelir artışı ve azalan nüfusa bağlı olarak %11’e düşmesi bekleniyor. Buna karşılık, Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkelerinin, büyüyen kentsel nüfusları ve artan refah düzeylerine bağlı olarak 2033 yılına kadar küresel tüketim artışının %31’ini oluşturacağı tahmin ediliyor.

Şekil 1: Gıda gruplarının günlük kişi başına düşen toplam kalori alımına katkısı 
Not: Tahminler, FAOSTAT Gıda Dengesi Tablosu verilerinin tarihi zaman serilerine dayanmaktadır ve Raporun veritabanı ile genişletilmiştir. Raporda yer almayan ürünler, trendlerle genişletilmiştir. Temel gıdalar; tahıllar, kök ve yumrular ve baklagiller içerir. Hayvansal ürünler; et, süt ürünleri (tereyağı hariç), yumurta ve balık içerir. Yağlar; hayvansal ve bitkisel yağları kapsar. Tatlandırıcılar; şeker ve HFCS’dir. Diğer kategorisi, diğer tarım ve hayvansal ürünleri kapsar. MDER, minimum besin enerjisi gereksinimini ifade eder.

Tarım ve balıkçılık ürünlerinin toplam kullanımının, büyük ölçüde düşük ve orta gelirli ülkelerde olmak üzere, önümüzdeki on yıl içinde yıllık %1,0 oranında artması bekleniyor. Nüfus ve gelir artışına bağlı olarak küresel gıda tüketiminin yıllık %1,2 oranında artacağı tahmin ediliyor. Çoğu bölgede, diyetlerde hayvansal kaynaklı gıdaların payının artması ve bunun sonucunda hayvancılık üretiminin genişlemesi ve yoğunlaşması sonucunda, bitkisel ürünlerin yem olarak kullanımındaki büyümenin doğrudan gıda kullanımındaki büyümeyi geride bırakması bekleniyor.

Orta gelirli ülkelerde; temel gıdalar, hayvansal ürünler ve yağların daha fazla tüketimine bağlı olarak kişi başına düşen günlük ortalama kalori alımının 2033 yılına kadar %7 artması bekleniyor. Düşük gelirli ülkelerde ise kalori alımının sadece %4 artacağı öngörülüyor. Bu durum, küresel toplumun 2030 yılına kadar açlığı ortadan kaldırmayı amaçlayan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) 2’ye erişemeyeceğini gösteriyor. Bu ülkelerdeki gelir kısıtlamaları, hayvansal ürünler, balık ve deniz ürünleri, sebze ve meyvelere dayalı daha besleyici ve protein açısından zengin diyetlere geçişi engelliyor ve bu da temel gıdalara olan bağımlılığın devam etmesine sebep oluyor. Yüksek gelirli ülkelerdeki beslenme tercihleri ise diyetler, sağlık ve sürdürülebilirlik arasındaki bağlara yönelik artan endişeleri yansıtıyor; bu durum, yağlar ve tatlandırıcıların alımında hafif bir düşüş, protein alımında ise önümüzdeki on yılda bir değişim ve istikrar ile kendini gösteriyor.

Şekil 2: Faaliyetlere göre bitkisel ve hayvansal üretim kaynaklı doğrudan sera gazı emisyonları
Not: Tahminler, FAOSTAT İklim Değişikliği: Tarımsal gıda sistemleri emisyon veritabanlarından alınan tarihi zaman serilerine dayanmakta ve Raporun veritabanıyla genişletilmiştir. CO2 eşdeğerleri, her bir gazın IPCC Altıncı Değerlendirme Raporu (AR6) kapsamında rapor edilen küresel ısınma potansiyeli kullanılarak hesaplanmıştır. Outlook değişkeni ile ilgili olmayan emisyon türleri (organik toprakların işlenmesi ve savanaların yakılması) en son mevcut değerde sabit tutulmuştur. «Diğer» kategorisi, mahsul kalıntılarının yakılması, savana yangınları, mahsul kalıntıları ve organik toprakların işlenmesi gibi doğrudan sera gazı emisyonlarını içermektedir.

Üretimdeki artışın tarımsal arazi genişlemesi yerine verimlilik artışlarına dayalı olması sebebiyle tarım kaynaklı küresel sera gazı (GHG) emisyon yoğunluğunun azalması beklense de doğrudan tarımsal emisyonlarda %5 artış yaşanacak.

Önümüzdeki on yıl içinde, Rapor kapsamında incelenen yedi bölgede tarımsal üretimin karbon yoğunluğunun azalmaya devam etmesi bekleniyor, çünkü doğrudan tarımsal sera gazı emisyonları (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tanımına göre) tarımsal üretimden daha yavaş artacak. Ancak, bu göreli ayrışmaya rağmen, artan tarımsal üretim doğrudan sera gazı emisyonlarında %5’lik bir mutlak artışa yol açacak.

Bitkisel üretimdeki büyümenin, tarım alanlarının genişlemesinden ziyade mevcut topraklardaki verimlilik artışlarıyla sağlanması bekleniyor. Benzer şekilde, hayvancılık ve balıkçılık üretimindeki büyümenin de önemli bir kısmının verimlilik iyileştirmelerinden kaynaklanması tahmin edilse de muhtemelen sürü genişlemeleri de üretim artışına katkıda bulunacak. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde beklenen verimlilik artışlarına karşın, önemli verimlilik farklarının devam etmesi ve bu durumun çiftçi gelirlerini ve gıda güvenliğini tehdit ederek ülkelerin gıda ithalatına olan bağımlılığını artırması öngörülüyor.

Gıda kaybı ve israfının 2030 yılına kadar yarıya indirilmesi durumunda küresel tarımsal sera gazı emisyonlarının %4, yetersiz beslenen insan sayısının ise 153 milyon azalmasının mümkün olduğu düşünülüyor.

Bu yılki Rapor, tedarik zincirlerinde gıda kayıplarının ve perakende ile tüketici seviyesindeki gıda israfının 2030 yılına kadar yarıya indirilmesinin etkisini simüle eden biçimlendirilmiş bir senaryoya yer veriyor (SDG 12.3.). Senaryo, 2030 yılına kadar küresel tarımsal sera gazı emisyonlarında, gelir düzeylerine bakılmaksızın ülkeler arasında görece eşit bir şekilde dağıtılan potansiyel %4’lük bir azalma öngörüyor. Ayrıca gıda fiyatlarının düşeceği ve bunun sonucunda düşük (+%10) ve alt orta gelirli (+%6) ülkelerde gıda alımının artacağı ve 2030 yılına kadar yetersiz beslenen insan sayısının 153 milyon (-%26) azalacağı hesaplanıyor. Senaryo, tüketiciler ve çevre için potansiyel faydaları ortaya koysa da, düşük üretici fiyatları ve azalan üretim geçim kaynaklarını önemli ölçüde etkileyeceğinden, üreticiler için zorluklara da işaret ediyor.

Şekil 3: 2030 yılına kadar gıda kaybı ve israfının yarıya indirilmesinin kalori alımı ve tarımsal doğrudan sera gazı emisyonları üzerindeki etkisi 
Not: Emisyon tahminleri, Rapor ve Senaryo veritabanlarıyla genişletilen FAOSTAT İklim Değişikliği: Tarımsal gıda sistemleri emisyon veritabanlarından alınan tarihsel zaman serilerine dayanmaktadır.

Düzgün işleyen uluslararası tarımsal emtia piyasaları, kalorilerin %20’sinin ticarete konu olması ve kırsal geçim kaynaklarının piyasalara ve küresel gıda değer zincirlerine katılımdan yararlanması sebebiyle küresel gıda güvenliği için önemini koruyacaktır.




Tarımsal ticaret, üretim ve tüketimle paralel olarak büyümeye devam ediyor ve tüketilmeden önce kalorilerin yaklaşık %20’si sınırları aşarak ticarete konu oluyor. Aynı zamanda, COVID-19 pandemisi ve jeopolitik gerilimler, uluslararası tarım ticaretinin kırılganlığına dikkati çekmiş durumda. Üretimin ticarete konu olan payının istikrar kazanması öngörülürken, küresel olarak ticareti yapılan emtia hacimlerinin daha da büyümesi ve önümüzdeki on yılda net ihracatçı ve net ithalatçı bölgeler arasında sevkiyatların artması bekleniyor. Latin Amerika ve Karayipler, Kuzey Amerika, Avrupa ve Orta Asya›nın tarımsal emtiaların başlıca net ihracatçıları olarak konumlarını güçlendirmesi ve böylece çiftçilerin küresel gıda tedarik zincirlerine katılımından faydalanmaları için ek fırsatlar sunması bekleniyor. Talepteki büyümenin üretimdeki büyümeyi geride bırakması öngörüldüğü için Asya ve Afrika›nın net ithalatı artmaya devam edecektir. Bu durum, iyi işleyen piyasaların önemini ve güvenli ve besleyici gıdaya küresel erişimi sağlamak için esnek ticaret sistemlerine duyulan ihtiyacı ortaya koyarken, tarımsal endüstrilerde gelir üretimini destekliyor ve mahsul kıtlığı veya ekstrem hava olayları gibi yerel şokların etkisini hafifletiyor.

Önümüzdeki on yıl içinde ana tarımsal ürünler için reel uluslararası referans fiyatlarında hafif bir düşüş olacağı ancak bunun yerel perakende gıda fiyatlarına yansımayacağı belirtiliyor.

İstikrarlı hava şartlarından, makroekonomik ve politika varsayımlarından sapma olmayacağı ve teknolojik gelişmelerin devam edeceği varsayımıyla, arz ve talep faktörlerinin önümüzdeki on yıl boyunca ana tarımsal emtialar için reel uluslararası referans fiyatlarını koruması veya çok az düşürmesi tahmin ediliyor. Ancak yurtiçi enflasyon ve devalüasyonun yanı sıra yüksek yurtiçi lojistik ve işleme maliyetlerinin uluslararası emtia ve perakende gıda fiyatları arasındaki farkı sürdürmesi veya genişletmesi sebebiyle, bu düşük reel uluslararası emtia fiyatları yerel perakende gıda fiyatlarına yansımayabilir. Yerel şartların bu şekilde kötüleşmesi geçim kaynaklarını zorlayabilir ve hassas durumdaki tüketicilerin gıda güvenliğini tehdit edebilir.

Kapak Dosyası Kategorisindeki Yazılar
12 Aralık 20227 dk okuma

Protein, Nişasta, Yağ ve Lifin Ekstrüzyondaki Etkisi

26 Şubat 20181 dk okuma

Kanatlı Hayvan Yemi Üretimi Üretim Teknolojileri ve Katkıları

Dünyada ve ülkemizde nüfusun hızla artması ve tüketim alışkanlıklarının hayvansal proteinlere ağırl...