
Değerli okuyucularımız,
Geçtiğimiz senenin gündemini işgal eden pandeminin artçı sarsıntıları 2021 yılında da devam edecek gibi görünüyor. Bu dönemde hem devletler hem de özel sektör, etraflıca kafa yorarak
gıda güvenliği konusunu kısa, orta ve uzun vadeli projelerle ele almak durumunda. Bu bağlamda
tarım,
hayvancılık ve
yem sektörlerinin bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekiyor.
2020 yılının ilk aylarından itibaren tüm dünyaya dalga dalga yayılan virüs, yaşanan panik ve şok atmosferinin etkisiyle gıda sektörü başta olmak üzere tedarik zincirlerini sekteye uğratmıştı. Yaşanan paniğin ardından market raflarının boşalması ve tüketim alışkanlıklarında yaşanan ani ve keskin değişiklikler
gıda güvenliği konusunda sadece az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerinde değil, Batı Avrupa ve ABD de dâhil olmak üzere tüm dünyada alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Son tüketicinin salgını iliklerine kadar hissettiği ilk sarsıntıyı atlatan ve tedarik zincirlerinin büyük ölçüde normale döndüren devletler ve özel sektör, Çin ve Almanya’dan gelen aşı müjdeleriyle bir miktar rahatlamış durumda. Aşı haberleri sevindirici olsa da virüsün yeryüzünden silinip atılması öyle kolay olmayacak. Bu durumun farkında olan devletler, kendi toprakları üzerinde muhtemel bir gıda krizini engellemek için tedbirler alıyor. Bu nedenle, tahıl başta olmak üzere gıda alanında stokçuluk ve korumacı refleksler hat safhaya çıktı.
Üretici konumunda olan ülkeler ihracata çeşitli kısıtlamalar ve ek vergiler getirirken, ithalatçı ülkeler de bu zor koşullar altında tahıl stoklarını dolu tutma konusunda kararlı görünüyor. Tabi arzda daralma ve talep artışının eşzamanlı yaşanması,
hammaddeden başlayarak market raflarına kadar gelen zincirleme bir etkiyle son tüketiciye fiyat artışı olarak yansıyacak. Bu anlamda gıda fiyatlarında yaşanan artışın 2021 yılında da devam edeceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.
Burada şunu belirtmeden geçmemek gerekiyor: Bu gibi kriz durumlarında devletlerin çözüm reçetelerinde buğday ve makarna gibi düşük maliyetli ürünler öne çıksa da, tüketicinin protein ihtiyacını göz da ardı etmemek gerekiyor.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.