BLOG

AB Komisyonu harekete geçmezse, bitki koruma konusunda kriz kapıda

14 Ağustos 20254 dk okuma

Max Schulman
Başkan
Plant Health Working Party, Copa-Cogeca


Johann Meierhöfer
Başkan Yardımcısı
Plant Health Working Party, Copa-Cogeca


Miguel Minguet
Başkan Yardımcısı
Plant Health Working Party, Copa-Cogeca


Avrupa’da bitki koruma ürünlerinin sayısı hızla azalıyor ve çiftçiler zararlılarla mücadelede büyük zorluklarla karşılaşıyor. Acil önlem alınmazsa ciddi üretim kayıpları ve gıda güvenliği riski kapıda. Copa-Cogeca Plant Health Working Party yönetimi, bu duruma ilişkin endişelerini ve çözüm önerilerini kaleme aldı.

Son on yıldır, Avrupa’daki meslektaşlarımızdan; sebze tarımı, meyve yetiştiriciliği ya da genel olarak bitkisel üretim gibi sektörlerde, zararlı ya da hastalıklarla mücadelede çözüm bulunamaması sebebiyle üretimin tamamen durduğu yönündeki haberleri giderek daha sık duyar olduk. Manşetlere pek çıkmayan ve kamuoyunca da çoğu zaman yanlış anlaşılan bu sorun, çiftçilerin büyük çoğunluğu için ciddi bir hayal kırıklığı ve moral bozukluğu kaynağı.

Basit bir örnek vermek gerekirse, şeker pancarı ve kolza üretiminde %50’ye varan kayıplar yaşanması, acil çözüm bulunmadığı takdirde mümkün. Fidanlık gibi özel ihtisas alanlarında ise kayıplar %80’e kadar çıkabilir. Üstelik bu sadece buzdağının görünen kısmı.

Avrupa düzeyinde, geçmişte istisna olan bu durum artık hızla norm haline geliyor ve birkaç yıl içinde kıtamızdaki tüm büyük tarımsal üretimlerde tam bir tıkanıklık yaşanabilir.

2001 yılından bu yana, piyasada bulunan aktif bitki koruma maddelerinin sayısı 900’den 422’ye düştü. Haziran 2019’dan bu yana ise, yerine geçebilecek tek bir konvansiyonel ürünün onaylanmadığı 85 net madde kaybı yaşandı. Bu geri çekilmelerin hızı da giderek artıyor. Bu yaklaşan kıtlığın merkezinde ise, 2009 yılına dayanan ve zamanla giderek daha katı hale gelen bitki koruma ürünleri ruhsatlandırma sistemi yer alıyor.

2022 yılında, “Sürdürülebilir Kullanım Direktifi”nin tüzüğe dönüştürülmesi niyetiyle başlatılan ve «SUR» teklifi olarak bilinen süreç, fazlasıyla dogmatik ve gergin bir ortamda yürütüldü ve Komisyon’un tarım konularındaki en büyük başarısızlıklarından birine dönüştü. Kimileri bunu memnuniyetle karşılarken, kimileri hayal kırıklığı yaşadı. Ancak bu süreçte doğrudan etkilenen asıl kesim olan çiftçiler, yine yeterli çözümlerden yoksun ve tehlikeli biçimde değişmeden kalan bir durumda bırakıldı.

Eğer bu konuda siyasi tepki eksikliğinin doğuracağı riskleri örnekle anlatmak gerekirse, en çarpıcı örnek patates olurdu. Bugün bile, İrlanda Patates Kıtlığı›na yol açan geç yanıklık hastalığı üretimi tehdit etmeye devam ediyor. Oysa çiftçilerin eskiden bu kalıcı tehdide karşı kullanabileceği birçok araç vardı. Ancak bugün bu seçenekler hızla azalıyor. Acil bir müdahale olmadan, patates veriminde %50’ye varan düşüşler yaşanabilir ve bu da sadece çiftçilerin geçim kaynaklarını değil, Avrupa’nın gıda güvenliğini ve egemenliğini de tehdit eder.

Artık her yıl, zamanla yarışa dönüştü. Avrupa, üretimi etkileyen giderek sıklaşan krizler ya da ithalatlarımızda hiçbir standardımıza uymayan ve yasaklarımıza saygı göstermeyen ürünlerin yarattığı tutarsızlık ve adaletsizlik karşısında, soyut teorik tartışmalara zaman ayıramayacak hale geliyor.

Ancak bu konuda tarım sektörü için umut, artık Komisyon’dan gelebilir. AB’nin önde gelen kurumu, bu sorunun ve bunun hem iç piyasaya hem de ithalatlara yönelik etkilerinin farkında. “Tarımın Geleceğine Yönelik Vizyon” belgesinde “alternatif olmadan yasak olmaz” ilkesi gibi bu konuda güçlü ve net prensiplere yer verildi. Ancak artık bu prensiplerin hayata geçirilmesi ve somut önlemlerle desteklenmesi gerekiyor. Bu anlamda, 2025 sonbaharında açıklanması beklenen basitleştirme paketinde bunları görmeyi özellikle umut ediyoruz.

Bitki Sağlığı Çalışma Grubu’ndaki meslektaşlarımızla birlikte dört basit ilke öneriyoruz. Bunlar, en kötü senaryoları önlemeye yardımcı olurken, çiftçilere ve sektör paydaşlarına da bir perspektif sunabilir.

İlk olarak, mevcut yeniden ruhsatlandırma yöntemi, maliyet-yarar/risk dengesi daha adil şekilde değerlendirilerek gözden geçirilmelidir. Bizce yeterli bilimsel gerekçeye ya da risk hesaplamasına dayanmayan sebeplerle çok sayıda aktif madde listeden çıkarılıyor.

İkinci olarak ve elbette ki, biyolojik mücadeleye dayalı bitki koruma ürünleri ve/veya yeni genomik teknikler gibi alternatif çözümlerin ruhsatlandırılması desteklenmeli, teşvik edilmeli ve hızlandırılmalıdır.


Ancak çiftçilerin, maddeleri birebir aynı şekilde bir gecede değiştirebileceğini düşünmek gerçekçi değildir. Araştırma ve ticarileştirme süreçleri zaman alır. Bu sebeple, yeni çıkmazların önüne geçmek için pratik geçiş düzenlemeleri de düşünülmelidir.

Üçüncü olarak, çiftçilerin yeni bitki koruma yöntemlerine geçiş sürecinde tarımsal ve teknik destek programlarıyla desteklenmeleri şarttır.

Son olarak ve en önemlisi — ki bu zaten Komisyon’un Vizyon belgesinde de kabul edilen bir husustur — ticaret politikamızda, mümkün olan her durumda Avrupa standartlarının korunması güçlendirilmelidir. Aksi takdirde, bugün nasıl karbon kaçağıyla karşı karşıyaysak, yarın da artan oranda “bitki koruma kaçağı” ile yüzleşeceğiz.

Bu konuda da, tarım alanındaki pek çok konuda olduğu gibi, Avrupa hem kendi geleceği hem de gıda güvenliği açısından önümüzdeki aylarda belirleyici bir sınav verecek. Ürünlerimize sahip çıkamazsak, “Avrupa’dan geldi, afiyet olsun!” diyebileceğimiz hiçbir şey kalmayacak. Politik dogmatizm ile sürdürülemez bir statüko arasında, akılcı kararlarla şekillendirilebilecek ve tarım temsilcileriyle diyaloğa dayanan makul bir yol var.


Makale Kategorisindeki Yazılar
20 Eylül 20219 dk okuma

İz Mineraller Hakkındaki Son Gelişmeler: Mineralin Kaynağı Lezzeti Etkileyebilir

Davi Brito De Araujo Küresel Program Yöneticisi Trouw Nutrition Nutreco'nun hayvan besleme bölümü...

08 Ağustos 20234 dk okuma

Trouw Nutrition, AgriVision 2023’te geleceğin proteinlerini tartıştı

12 Haziran 20233 dk okuma

Şelatlı Zn büyüme performansını nasıl geliştirir?